Dar Zamanlar-2DİPÇE :
Bir Düğün Gecesi, genel ifadeyle ülkenin 12 Mart sonrasını, Ağaoğlu'nun propagandadan uzak üslubuyla, toplumsal ve politik olarak masaya yatırdığı bir dönem romanıdır.
Romanın gerçek zamanı ve mekanı yine "dar" biçimde seçilmiş, karakterlerin belleği aracılığı ile çoğaltılmış unsurlardır.
Zaman birkaç saatlik düğün merasimidir. Zamanda gezintimizi, özellikle anlatıcı, ilk romandan bildiğimiz Aysel'in kocası Ömer'in bilinciyle tüm karakterlerin zihninde dolaşmakla
gerçekleştiririz. Bu teknik modernistlerin sıkça kullandığı, bizim romanımızda ise yeni yeni sunulan bir tekniktir. Çoğu kez okuru diri olmaya çağıran, karakterden mi yoksa Ömer'in zihninden mi duyulduğunu ayırt etmekte zorlandığmız seslerdir bunlar.
Mekan ise Anadolu Kulübüdür. Bu mekana dair bildiğimiz; 1926 yılında ATATÜRK’ün emir ve direktifleriyle Bakanlar Kurulu tarafından kurulan ve başka bir örneği olmayan bir dernek salonu olmasıdır.
Mekanın özellikle seçimi , romanda birkaç kez vurgulanması ironik bir yaklaşımdır.
Kuruluş yıllarındaki saygınlığının aksine; 70'lere kadar yaşanmış siyasal ve toplumsal çeşitlenmeler sonucunda, salonun ruhu yozlaşmış, bürokratların ve halkın harmanlandığı bir gösteriş mekanına dönüşmüştür.
Romanda gerçek mekan bu salondur.Özellikle Fransız edebiyatında ( Balzac ve Proust'ta ) rastladığımız "salon" tablosu ile bir toplum panoraması çizimi, Türk edebiyatında da modellenmiş, bu salona toplumun her kesiminden fertler yerleştirilmiştir. Bu yönüyle de esere bir nevi karnaval görüntüsü verilmiştir.
Bahsi geçen düğün asker-burjuva ortaklığının simgesi Tümgeneral babanın oğlu Ercan ile zengin iş adamı İlhan'ın kızı Ayşen'in düğünüdür.
Bu bir mühim temel atma törenidir!
Törene katılanlar ve katılmayanlar üzerinden bireysel ve toplumsal yaraların kabuğunun kaldırıldığı bu eserde, sıcak bir sızının dolaştığını duyumsarız.
Yazar, genel olarak siyasetin sekter yapısına getirdiği eleştiriyle, sol grubun kendi içindeki psikolojik yapıyı açık etmiştir.
Bu anlamda göz ardı edilemeyecek güçte ve güzellikte bir eser olduğunu belirtmek gerekir.
Aysel'in küçük kardeşi Tezel, Aysel kadar kadın kimliği ile var olma mücadelesi vermemiş hatta bu süreçte ablasının ve eniştesinin desteğini almıştır.
Tezel ressamdır. Yazar, Tezel karakteri ile toplumun sanatçıya bakışından ziyade devrimci cenahın sanata ve bilime bakışını işlemiştir.Tezel de devrimci ve sanatçıdır geçimini de sanatıyla kazanmaktadır. Buna karşın ilk ve acılı tokatı devrimci bir kızın elinden tadar.
Sanat galerisinde, neden işçilerin acısını çizmiyorsun, diye tepki alır. Bundan sonra Tezel ikinci travmasını , yurt dışına önemli bir bilgi götürmek üzere seçildiğinde; hem neden kendisinin seçildiğini anladığında hem de yurt dışında karşılaştığı ehven tutumda yaşar. Böylece yazar, devrimin kendi içinde nihilizme kayan çocukları doğurduğunu resmeder.
Tezel'in yaşam leitmotifi " intihar etmeyeceksen içelim bari" nin temelinde bu dönüşüm yatar.
Aynı travmaları bilim adamı Ömer'in dünyasında da görürüz. Ömer de gözaltından kısa sürede kurtulmanın acısını, sol grubun iğneleyici göz artlarında yaşayacaktır.
Yapının müphem ve alıngan tavrı, Ayşen'i (İlhan'ın kızı) de etkileyecek ve bu süreç onu bu salona ; kırgın ve dağılmış bir gelin oluncaya dek sürükleyecektir.
Eserde boşa atılmış tek kurşun yoktur, her karakter her cümle her iç çekiş, en üst kademeden en alta kadar bir gönderme içermekte aynı zamanda hemen her bireyde olamamışlığın sancısını da hissettirmektedir.
Serinin ikinci kitabı; siyasi mağdur kahramanlıkları yerine başta aydınların dünyasındaki kimlik zedelenmesine odaklanması yönüyle benzerlerinden ayrılmaktadır.