sadece 24 saatte sadece 12 paragraflık bir yorumla neler oldu dersiniz? gelin anlatayım. :d
yazarı eski uygarlıklardaki totemi gibi belirleyen okurları önce instagram'daki spamlama gruplarında bu incelemeyi birbirleri arasında paylaşmaya başladı. ardından yine yazarın yüzlerce hayranı okuduklarımdan hiçbir şey anlamadığımı, böyle kitaplar okumamamı ve bu yazarın dünyada bir tane olduğunu söyleyen yorumlar paylaşmaya başladı. elbette ki besinleri linç. saman alevi gibi başlayıp 24 saatte sönen bir kitlesel mekanizmaya sahipler. sigmund freud'a göre bir kitlenin kaygısını güden bu insanlar, zamanla kendi benliğinin kaygılarını bir tarafa bırakıyor. kitle şırıngasıyla uyuşturulanlar bir süre sonra kitlelerine bağımlı hale geliyor.
freud'a göre bu tür insanların eleştiri mekanizmaları çökmüş. totem olarak belirledikleri önderlerine bir laf geldiği zaman hemen çeşitli ilkelliklere kalkışıyorlar. eski çağlardaki uygarlıklarda da totemleri reddeden insanlara aynıları yapılmış. bu yüzden ilkel insan davranışlarının bir kalıntısı olarak görülüyor bu tür davranışlar.
bir de gizli olarak takılmayı seven gammaz okurlar da var elbet. burada ne dendiyse bunlar yazara taşınıyor. instagram'da ne olduysa yine buraya taşınıyor. wattpad nakliyat şirketi gibiler. kendi hayatlarından çok önderlerinin hayatını umursuyorlar. ne yazık... peki sonra ne oldu?
kitabın yazarı da instagram hikayesinde bir manifesto paylaşmış. ama ahmet hamdi tanpınar'ın saatleri ayarlama enstitüsü kitabı hakkında? :d incelemede yazdıklarıma karşıt bir argüman sunmamış. hayranları da bu kitabın şarkısının çıktığını, kitabın geliriyle yurt falan yapıldığından bahsediyor. e iyi de o zaman hermeneutik silinsin o halde felsefe disiplininden. totemlerinize en ufak bir eleştiri getirildiği zaman böyle şeylere kalkışacaksanız yorum ve eleştiri denen şeyi tamamen kaldırın. etrafınızı tamamen bu kitabı öven, 10 üzerinden 10 puanı basan insanlarla doldurun. aman şırınganızın stoğu tükenmesin, dikkat edin.
bu yorumu buraya kadar okuyan herkese teşekkür ederim. herkese bu konuda iki adet kitap önermek istiyorum:
- gustave le bon, kitleler psikolojisi
- sigmund freud, kitle psikolojisi