Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bol gökgürültülü, yağmaya öfkeli seslerle hazırlanan bir göğün altında, hem de zifiri karanlıkta bitirdim kitabı. Edebiyat insanı iyileştirir, teselli eder, deyip duruyorum, bakalım bu gerçek miymiş, yoksa süslü ve güzel bir cümle miymiş diye de okumadım değil. Evdeki ölüm havası, Trabzon'dan beklenen kara haber, ve artık zorla yaşamaya çalışan bir ölü gibi görünen zavallı Dodim herşeyin daha da kötü olduğunu düşündürüyor bana. Haftalarca süren bir hastalıkla uğraştım; tansiyon hastası olmak sıradan birşey, önemli olan o değil ki ama, artık vücudun sana birşeyler söylüyor, ben yoruldum diyor, beni yordun ve hırpaladın diyor; artık yavaşla, ne olur artık yavaşla, diyor. Ne yaptım ki ben sana? 45 sene, renkli renkli duvarlarıyla şu koca evde, şu aşağıdaki güzel ağaçlara bakarak, nice güzel yavruyu gömerek bahçeye ve daha nicesinin sevgisiyle gayret ederek, çok eskilerden o incir ağacının hatırası bile hâlâ tazeyken, ne yaptım ben sana? Şu dümdüz sahile inen yol, şu koca binalar, artık dev gökdelenlere dönüşen bütün o eski konutlar... ağaçlarla süslü sokağımızın eski zamanlarda hiç de haz edilmeyen o havasından geriye ne kalmış? Dut ağacından üzerimize işerken ağaçtan düşen Murat; tembelliği süslü, ve asla bir baltaya sap olamayan, şimdi çocuğu, eşi ve koca göbeğiyle mahalleden geçerken bana el sallayan Tatü, içine kapanık ve ta o zamandan kaderi teslim edilmiş Kız İsmet, parmaklarını makineye kaptırıp parçalatan melü jane- ki on beş sene bitti sen gideli, bizlere nice güzel hikâyeler anlatan Aynur abla, bakkal Nahit amcanın oğlu Vedat, kaçamakların sonunda yediğin onca dayak, her zaman kaprisli ve şımarık bir başkası, kaderleri sade yollardan karmaşık ve sapa uçurumlara dönüşen nice insan..bu mahallede bunca birikmiş hatırayı parça parça, kısım kısım alıp değiştirirken bu yeni insanlar, bu çoluk çocuğa karışmış, değişik bir şekilde yabancı ve artık paralı insanlar, birisinin ölüm haberiyle kısa süreli bir şaşkınlıkla yerinde duran ama sonra hayatla beraber koşmaya devam eden bütün o eski insanlar, benim sırlarımı da nice sır gibi bana söylemeyen ama kendi aralarında paylaşan o eski insanlar, şimdi karşı karşıya geldiğimizde nadiren, daha paralı ve daha güzel bir hayata bakıyoruz: güzel, yüksek, temiz binalar, yollar, daha az ağaçlı veya yenisi dahi ekilebilen ama artık hatırasız, ya da şimdiki çocukların hatıralarına dönüşecek olan bu yeni ağaçlar..yeni bir mahalle..ama bir yandan da kamburlaşan annem...her gün ölen dodim...tansiyon haplarımla hırpalanmış vücudumla orta yaş sakini ben..işte bu yüzden soruyorum, ne yaptım ben sana? Eskisini yıkıp yenisini inşa ettikleri sokağımız, bütün hatıralarımız, eskilerin ağlayışları, ya da sızlanışları, içli ya da sessiz ama yine de serzenişleri ağır ağır duyulmazken bile, sesi kulakları eskide kalanlara duyulurken bir tek, ne yaptım ben sana diye soruyorum, sana, sana ne yaptım da böyle oldun, bu kadar yoruldun, yorgun oldun? Hasta olarak yaşamak mümkün, hem yaşıyoruz zaten. Peki edebiyatla iyileşiyor muyuz sahiden? Kötü kitaplar, sığ kitaplar okuyunca, ya da çok iyi edebiyat eserlerine doyarken ziya'nın baktığı dağlardaki o karaltıyı seçmeyebiliyor muyuz? Edebiyat okumak iyileştirir mi insanı, bir teselliyle, bir ümitle yeniden canlanabilir mi insan, edebiyat insana teselli verir mi, ona hayata tutun diyebilir mi, gidenler için bir dua gibi insanı acıtmamayı başarabilir mi? Yoksa insanın ruhu kesiklerle dolu bir bilek gibi mi, her kesikte bir iz, daha az hissedebilen ten gibi mi, bu yüzden mi sürekli ama sürekli aynı yere bakmaya devam edişimiz? Belki de en büyük sırrı hayatımızın, ölecek olmamız. Bizden önce her gidenle parça parça hakikate ısınırız, gülümseyerek, içten ya da korkan bir tebessümle ölüme selâm etmeye çalışırız: Zeze Portugasını acıyla, ama bir yandan gülerek hatırlar; Gabriel karlar bütün yaşayanların ve ölülerin üzerine yağarken Greta'ya sarılıp uykuya dalar, Hakkı Celîs hiç sevilmez sevdiği tarafından, Martin Eden okyanusa bakar ve hakikati kabullenir, Ziya ise o karaltıya takılı kalır, dağlardaki... Edebiyat yani, o halde, iyileştirir mi? Çehov bu anlamda çok güzel bir cevap veriyor bize: teselli hakikatin kendisi değildir, hakikate katlanabilmenin, onunla barışık yaşayabilmenin, o karaltının ne olduğunu anlayacağımız âna dek, hakikati yumuşatmanın, verdiği sıkıntı ve acının, üzerimizdeki ağırlığın rahatsızlığını hafifletmenin yöntemini söyler bize: geleceğe güvenle bakabilmeliyiz, yaşanan nice kötü olay ve tecrübelerimiz bize bizden sonra yaşayacakların yine de umut ve mutluluk dolu bir hayat süreceğinin işareti gibidir..bütün bu karanlıkta, fırtınada ve borada, gök acımadan gürlerken, okyanusta sıkışıp kalmış kader sandalımızla, ümit ederek deniz fenerinin ışığına bakıyoruz, bir teselli umuduyla.. Çehov'un umut dolu, ama yine de buruk çağrısı o deniz feneri işte,evet, ama bu fırtınada, bu kasırgada gözlerimiz yanılıyor, sessiz ve sonsuz kumsallara dolu bir kıyıya değil, karanlığı daha koyulmuş bir dibe doğru bindiriyoruz kayalıklara... çünkü edebiyat bir teselliyse bile, hakikatin kendisi değildir. Çehov'un dört perdede anlattığı gibi, kesilmeden akan, güzel ve taze başlangıçlara kapı aralayan zaman, biz sandaldakilere o kayalıklardan korkmamamız için sevgiyle hikâyeler anlatır; binlerce hikâye arasında debelenir, yaşar ama nihayetinde aynen Gusev gibi, ağır ağır, usul usul, tereddütsüz, ve bîçare okyanusun diplerine doğru ineriz, kayalıkların dibine, hiç birimizin görülmediği derinlere. Bizler kayboluruz hatıralarımızla, bir müddet hatırlanır ve sonra ebediyen unutuluruz. Ama edebiyat yaşar: sonsuz tesellilerle, sonsuz göz boyamalarla, sonsuz küçüklü büyük deniz fenerleriyle yaşar edebiyat ve her kader yolcusuna teselli ve ümit verir, onu oyalar, korkularını dindirir, bin türlü masalı ve hikâyesiyle bizi nihayetimize alıştırır, son ânımızda bizden önce ölen ve adı ve hayatı içimizde kalmış, bizden ve bizim olmuş nice kahramanla o kayalıklara biz de cesaretle ve kabullenerek bakarız eğer ki alışabildiysek, ve korkmuyorsak eğer, ve batarız. Sonra herşey yeniden başlar, yeniden hikâyeler ve masallarla teselli eder edebiyat bizi ve hayat böyle devam eder. Yani; evet, edebiyat teselli eder ama, hakikat değişmez: çünkü hepimiz bir gün, oraya, o derinlere diplere, ne kadar masal ve hikâye ile geçse de ömrümüz o kayalıklara, çaresiz, hiç kaçamadan varacağız... o halde o güne dek küreklere asılmaya devam. Edebiyat insanı iyileştirmese bile Çehov'dan güzel merhem olmaz. Teselli olarak da Çehov yeter... ne mutlu Çehov okuyana ve Çehov sevenlere...
Üç Kız Kardeş
Üç Kız KardeşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20167,4bin okunma
··
976 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
aslı okurunun profil resmi
Edebiyat iyileştirir... Konuşmayı, anlatmayı sevmiyorsanız eğer anlatamadıklarınızı kitaplarda okur, bir nevi onlarla hasbihal edersiniz; içinizi dökersiniz adeta... Aynaya bakarsınız; yüzleşirsiniz. Çok samimi satırlarınız için teşekkürler hocam; inşallah bir gün yayımlanmış öykülerinizi okuruz.;)
Cem okurunun profil resmi
Öykü imkansız..ama kitapla ilgili ilgisiz hislerimi arada anlatıyorum..aklımdan bunlar geciyordu..teşekkür ederim
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Celal Uslu okurunun profil resmi
Sitede okuduğum en güzel incelemeydi, sayın Rogojin ne güzel hislenmişsin. "Bu kadar sık hayıflanılan yaşamın kısalığı, belki de onun en iyi yanıdır." Arthur Schopenhauer
Cem okurunun profil resmi
Çok incesiniz. Teşekkür ederim..:)
Metin T. okurunun profil resmi
Bak şimdi yahu!!! İçimde bir burukluk vardı. Hani hissedersin de tanımını koyamazsın ya. Bir dalga gelir uzaktan. Kapkara. O his bile yeter insanın kendisini kötü hissetmesine. Öyleydim. Ucunda. Bucağımda beliren şeyler sinsi bakarken bana. Dağıttın hepsini. Yeter evet. Çehov da yeter. Hatta tek bir öykü bile yeter. Ama işte hem o uca hem de bu uca götürmeye. Dağıttın işte. Güzeline uçların vardım . İyi hafta sonları dilerim sana. Anacığına da çok selam lütfen.
Cem okurunun profil resmi
Teşekkür ederim metin hocam..siz yazın biz okuyalım...annem de teşekkür ediyor ve selam soyluyor:)
Ebru Ince okurunun profil resmi
Yolumuz uzun ,ölmeye de vakit erken öyleyse Çehov 'a devam :) kalbinize sağlık. ..gözümden uyku akarken bile okumadan gecemedim ..çok samimi olmuş tıpkı yastık altı hikayeleri gibi ..
Cem okurunun profil resmi
Çehov yoksa değmezdi, ya da eksik kalırdı ama Allahtan var..teşekkür ederim:)
Bu yorum görüntülenemiyor
Anıl okurunun profil resmi
Tüylerim diken diken okudum üstadım, yüreğine sağlık.. zaten bu gibi yazımlarla bizi sarsiyordun da ancak bu farklı bir dokundu.. belki de Çalıkuşu'nun üzerine okumamalıydım..
Cem okurunun profil resmi
çalıkuşu..muhteşem, etkisi ondan olabilir:)
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Oblomov okurunun profil resmi
Size yakın yaşlarda ve bir tansiyon hastası olarak yazınızın beni çok derinden etkilediğini belirtmeden edemedim. Elinize sağlık...
Cem okurunun profil resmi
Teşekkür ederim.. Geçmiş olsun.. Mutlaka Çehov okuyun:)))
6 sonraki yanıtı göster
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.