Sevilen varlığı aldatabilirim veya ondan kesinlikle kopabilirim, bana doğan günü bahşeden ebediyet dakikalarının keyfine tek başıma vardığım zaman -veya bir ağacın batan günün sırrı üzerine uzun ve sessiz patlaması beni içine çektiği zaman. Onu salarım ve yanı başımda unuturum, tıpkı o zaman tüm “göttlische Natur”u (tanrısal doğayı) unuttuğum gibi ve tıpkı kendimi bir kumar masasının ucunda şansa veya bir arabanın direksiyonunda aynı şekilde hıza bıraktığımda, düşünce tarafından mesken tutulmuş bir varlık olan kendimi unuttuğum gibi...