Cem ile birlikte fuarı karış karış gezerken epona yayınlarının önünde durduk. İçeride üç kişi oturuyordu. Turgay kaban ve arkadaşları. Onlar kendilerini biliyor. Ben de biliyorum. Siz de tahmin edebilirsiniz. Ayaküstü bir sohbet sonunda imzalar atıldı, kitaplar alındı. İyi ki de öyle olmuş.
Bu kitabın üzerine bir inceleme yazmak çok zor. Çünkü konu itibariyle çok fazla şey anlatıyor. Ne anlattığıyla ilgili genel geçer fikirlerim oluşsa da kitap bitince “ya evet anladım” gibisinden bir şey söyleyemedim. Bu açıdan deneysel bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Sırf bu yüzden bile okunmalı. Tarz olarak başka eserlerle bir ortak noktası yok. Konular çok zorlayıcı olmasa da yazarın zihnini takip etmek kolay değil. Nereden ne çıkacak hiç belli olmuyor. :) Sizi bir oyuna davet ediyor, siz gidene kadar oyun bitiyor. Başka bir şey gösterirken “ya bak burda da bu var” diyor, oraya bakarken aklımız bir anda karışabiliyor. Zekanın kıvrımlarında hafif bir gezinti.
Turgay kaban’ın okuduğum ilk kitabı. Diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. Kendi üslubunu, kendi çizgisini bulmaya çalışmış. Bu saygı duymamı sağlıyor. Yazarın ve kitabın yolu açık olsun.
Farklı tür okumak isteyenler, deneyiniz .
İyi okumalar.