Gönderi

BİR YANDA BİR NECİP FAZIL... Bir yanda, bütün bir Türk gençliğine seslenme gibi bir misyon yüklenen, 'büyük bir inanç adamı' iddiasıyla İman ve İslam Atlası'nı yazan; Öte yanda, aşırı tutarlılığı, sıradan aydınlara özgü bir özellik olarak gördüğü için, hiçbir zaman bu anlamda tutarlı olmayan, yaşamıyla sanatı arasındaki uçurumu çoğaltan 'fikri kendi tahlilci yürüyüşüne bırakan, sonunda bir akıl ve mantık adamı değil, vecd adamı olan bir Necip Fazıl... Bir yanda, Nakşi Şeyhi Abdulhakim Arvasi'ye intisap edip "Ya ol, ya öl" gibi keskin ifadelerle 'Yol'unu netleştiren; öte yanda, kumar oynarken polisçe yakalandığında 'Ben röportaj yapıyorum.' diyebilme, Büyük Doğu'nun yönetim yerine gelen gençlerin 'cuma namazında Yeni Cami'de görüşürüz! demeleri üzerine, onlara 'Vatan millet işleriyle öyle yoğunum ki ibadetimi bile zamanında yerine getiremiyorum' gibi sözlerle atlatabilme gibi hoşlukları olan bir Necip Fazıl... Bir yanda, “zift ruhlu irtica âlemi'ne bayrak açıp 'Vatanımızın, kalbimize en yakın köşesinde, daha dün düşman bayrağından temizlediğimiz bir meydanı bugün Inna fetahnaleke' yazılı zift ruhlu irtica âleminden, temizliyoruz. Düşman bir kılıçtır. Bu kılıç şakırtıyla çekilir. Vızıltıyla savrulur. Aydınlıkta saplanır. İrtica yatağımızın başucundaki bir bardak suya karıştırılan zehirdir. Kubilay'ın katili Derviş Mehmet'in Menemen kapılarına sokuluşu gibi, uykumuzu bekler ve ayaklarının ucuna basa basa gelir" diyen; Öte yanda, bu olayı, Son Devrin Din Mazlumları kitabında, Menemen olayının 'irtica değil, bir serserinin işi' olduğunu ve"1930 yılının son ayındayız. Mehdi Mehmed'isimli bir serseri, etrafına birtakım ve çoğu genç, hatta çocuk, saf tipler toplayarak Menemen tarafına sürüklüyor." sözleriyle anlatan bir Necip Fazıl... Bir yanda, sağ kesimin yükselen değerlerinin hep yanında yer alan, onların gazetelerinde, dergilerinde boy gösteren, toplantılarında konuşan; sermaye ve iktidarca desteklenen, ancak destekleyenlerle arasında herhangi bir uyum da söz konusu olmayan, kendi Ben'ine düşkünlüğünde kullanılmayı sindiremeyen, bunu bir yardım olarak nitelendiren Öte yanda, kendisini ve kendi sözcülüğünü yüklediği Büyük Doğu ideolojisini partiler üstü gören, göstermeye çalışan; üstlendiği büyüklüklerle savaşırken "çatı ve bacalardan bile gizli anlamlar çıkaran bir 'vehim kumkuması' görüntüsü veren"bir Necip Fazıl... Bir yanda, 'Kaldırımlar, Otel Odaları, Aynalar, Beklenen, Çile' gibi şiirler yazan; Öte yanda, 'Kalbimi ve aklımı hep sağ elime verdim / Görevi olmasaydı sol elimi keserdim, gibi dizeler yazan bir Necip Fazıl... Bir yanda, 'Büyük Şair' unvanını alan Abdülhak Hâmid Tarhan'ı eleştiren, onun büyüklüğüyle ve şairliğiyle alay eden; öte yanda, Türk Edebiyatı Vakfı'nca kendisine sunulan "Şairler Sultanı' unvanını kabul ederken sesi çıkmayan bir Necip Fazıl... Bir yanda, cahil(!) halkı aydınlatmak uğruna Anadolu yollarına düşüp konferanslar veren; Öte yanda, felsefî konuşmalarını anlayamayan dinleyicilere, 'Benim sizin seviyenize inmemi beklemeyin siz yükselin' demek ister gibi eliyle yukarıyı işaret eden bir Necip Fazıl... Bir yanda, 'çok seyrek de olsa, okuru yönlendirmek için kendini küçültme, alçakgönüllü görünme oyununa başvuran' 'Öte yanda, 'zeki yaratılmış olduğunu kabullenen, kabul ettirmeye çalışan, herhangi bir şeyi en ince ayrıntısına kadar bilen tek adam olma, her şeyin kaynağı olma savıyla karşımıza çıkan'' bir Necip Fazıl... Bir yanda, sol kesimce; 'İçki ve kumar partilerinden şeyh dergâhına' engelsiz bir geçişi gerçekleştiren, Ulusal Kurtuluş Savaşı'na da, Cumhuriyet devrimlerine de düşman kesilip karşıdevrimin bayraktarlığını üstlenen; Öte yanda, sağ kesimce, şairliği bir yana bırakılıp çelişkileri, zaafları bile bir büyüklük, bir erdem, bir ayrıcalık olarak algılanan ve bundan da pek rahatsız olmayan bir Necip Fazıl... Bir yanda, Büyük Doğu'ya karşı saldırıları 'iftira' ve 'kin' olarak değerlendirip bu haksızlıkları halka şikayet eden, 'işlerin yolunda gitmediği zaman, kırıklık, umduğunu bulamama, anlaşılmamaktan yakınma' (...)‘kendi yanında yer alanları, kendisini anlamadıklarını düşünse de kırmama çabasında olma' (...) her an umulmadık bir davranış ortaya koyma, övünme, kendini yüceltme, başkalarını hor görme, kendi parıltısından gölgede kalmış bakışlar arasında, karanlıkta ışıl Işıl parıldayan bir varlık olma peşinde koşma gibi tavırlar sergileyen' öte yanda, 'ne desem doğru, ne yazsam gerçek doğrultusunda, izleyicisini kendindeki gizemli güce inandırmış olarak her şeyi mubah görebilen, kendisinin de yer aldığı Babıâli'yi her fırsatta yerin dibine batıran, 'Bakın ben ne yapmaktayım. 30 küsur yıldır canımı dişime takarak ve küfür kilerinden ekmek yemektense İslâm çilehanesinde aç kalmayı tercih ederim." diyen, eline geçtiğini düşündüğü fırsatları da yine çokça eleştirdiği, ipliğini pazara çıkarmaya çalıştığı Babiâli kurallarınca değerlendirmeye çalışan, buna bir örnek olarak da Türk basın tarihinin utanç sayfalarından biri olan 'Tan Basımevi'nin yağmalanmasıni onaylayan, 'yağma'dan artakalanları, Tan Basımevi'nde Ele Geçirilenler diye “Büyük Doğu' dergisine taşıyan, araya karışan 'Carrefour' gibi sağcı bir dergiyi fark eden Oktay Akbal'a, 'Olsun, tezyini bir anlam veriyor' diyebilen bir Necip Fazıl...
·
153 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.