Nâzım'ın şiiri öyle bir şey ki benim gibi şiir sevmeyenleri bile kendine hayran bırakıyor.
Aslında kitap için roman-şiir ya da otobiyografik şiir desek yanlış olmaz. Çünkü kitabın başından sonuna kadar bize eşlik eden Mahkûm Halil, Nâzım'ın ta kendisidir. Yanındaki arkadaşı Süleyman ise büyük yazar Kemal Tahir'den başkası değildir.
Haydarpaşa garından kalkan Anadolu Katarında başlıyor yolculuk. Mahkumu, köylüsü, üniversitelisi, ve başka türlü insanlarıyla gariban halkın konuşmalarında buluruz kendimizi. En önemli mevzu da 2.Dünya savaşı ve Türkiye'nin savaşta girip girmeyeceğidir.
Aynı trenin başka bir vagonunda ise zengin kodamanlar ve ensesi kalınlar, lüks restoran vagonda yiyip içerken savaşın ceplerini nasıl kirli paralarla doldurabileceklerini hesap ederler.
Nâzım'ın hapis hayatını da okuruz birçok detayıyla birlikte. İlk ağızdan..
Kitapta Nâzım'ın iki eserinden bölümler bulunmaktadır. İlki garsonların kendi aralarında okudukları
Kuvâyi Milliye'dir. Kitabın içinden seçilen bazı bölümler olduğu gibi esere dahil edilmiştir. İkincisi ise
Yatar Bursa Kalesinde kitabında yer alan eşi Piraye'nin mektuplarından derlenen bölümdür.