Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

192 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Şu yeryüzü - Yaratıcı’nın günahı!
"Fakat artık başkalarının günahlarının kefaretini ödemek istemiyorum." Felsefe; varlık, bilgi, değerler, gerçek, doğruluk, zihin ve dil gibi konularla ilgili soyut, genel ve temel problemlere ilişkin yapılan sistematik çalışmalardır. Bu yüzden okunması en meşakkatli, edebiyatın kuantumu da diyebiliriz. Daha çok sordurduğu sorularla merak uyandırır, evren nedir, insan nedir, Tanrı gerçekten var mıdır, ruh nedir, tabiat nasıl oluşmuştur? Binlerce yıldır insanlar bu sorulara bir cevap aramış, kimileri kendince bir cevap yaratmış, kimileri konunun daha da derinlerine inip akli dengesini kaybetmiştir. Bunları neden anlatıyorum peki, çünkü elinize aldığınız bu kitap orta seviye felsefe kitabı. Öyle iki, üç hoşunuza giden alintidan yola çıkarak içinizde okuma arzusu uyandırırsanız okuduğunuza pişman olursunuz, ya da nasıl başladıysanız öyle bitirirsiniz, aklınızda hiç neden sonuç ilişkisi kurulmaz.
Emil Michel Cioran
Emil Michel Cioran
, bir önceki okuduğum kitabı
Burukluk
Burukluk
'ta hem kaygı, hem de şüphe ile hayat karşısında ki kaygılarını anlatıyordu bize. Bu eserinde daha çok zihnin de tukenebilirligi, yalnız bir ruhun başı boşluğunu, madde ve tinin felsefesini ve niteleyici özlükler gibi konulardan bahsediyor. Giriş düzeyinde de olsa felsefi terimler bilmek de fayda var, aksi takdirde üç beş güzel alıntının altını çizmekten öteye gidemezsiniz. " Tanrı o kadar soluk, o kadar dermansız ve o kadar vasat bir çekiciliktedir? Niçin ilginçlik, tutarlılık ve güncellikten yoksundur ve bize o kadar az benzer? Bundan daha az insanbiçimli ve bundan daha ucuz bir biçimde uzak bir imge var mıdır? Bu kadar soluk parıltıları ve bu kadar sallantılı kuvvetleri nasıl yansıtabilmişizdir O’na? Enerjilerimiz nereye akıp gitmiştir?" Kitap kısa görünebilir ancak içerisinde anlatılanlar hayata bakış açınızı değiştirecek türden, daha çok olumsuz yönde. Bir önceki inceleme de bahsettiğim gibi, dini inanç konusunda hassas biriyseniz kesinlikle Cioran okumanızı tavsiye etmem. Sürekli bir sorgulama döngüsünde Cioran, hayatın özünü bulamıyor, kendini kaybolmuş hissediyor dünyada ve bunu Tanrı diye bir varlığın olmamasına yoruyor. Belki de diğer filozoflar gibi Tanrının tabiat olduğuna inanıyordu, çok farklı konulara geçiş yaptığından hangi düşüncesinde kararlı, hangisinde kararsız olduğunu kestiremiyoruz. Bir selâmet öğretisi, ancak var olma-acı çekme denkleminden yola çıkarsak anlamlıdır. Bizi bu denkleme götüren şey âni bir saptama ya da bir dizi akıl yürütme değil, bütün anlarımızın bilinçsiz bir şekilde bizi buna hazırlaması, önemli ya da önemsiz bütün tecrübelerimizin katkıda bulunmasıdır. Bir filozofun tahayyül edebileceği imgelerle süslemiş kitabını Cioran, amacı anlaşılmak değil, kendince belirlediği ideolojiye adamış koca ömrünü ve aklındaki düşüncelerin birazını filtreleyerek anlatmaya çalışmış. Kitabı okuyunca aslında yazdıklarından daha fazlasını anlatmaya uğraştığını kavrayabiliyorsunuz, yeterince sakin kafa ile okuduğunuz takdirde tabi. "Yarınların başdöndürücü şakası önünde geriliyorum. Ve bazı ümitlerimi hâlâ muhafaza etsem dahi, ümit etme melekemi hepten kaybettim.”" Cioran'ın kalemi en az
Ludwig Wittgenstein
Ludwig Wittgenstein
kadar zorlayıcı,
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
kadar düşündürücü,
Albert Camus
Albert Camus
kadar kara mizah barındırıyor ve
Sigmund Freud
Sigmund Freud
gibi insanın derinlerde sakladığı arzuların, ihtirasların alevi ile coşuyor. Yukarıda saydığım yazarlar kadar Cioran'ı da anlamaya çalıştım, aynı yerleri defalarca okuduğum anlar oldu, yazarın anlattıklarından bir bütün, devamlılık oluşturmaya çalışırsanız bocalarsınız, cümlelere dikkat edin yeter. Aslında yazıp yazıp siliyorum ancak Cioran hakkında çok fazla şey yazmak geliyor içimden, çünkü çok trajik bir hayat yaşamış. Bu kadar karamsar olmasını ve hayatın sadece negatif yönünü yansıtmasının sebebini bazı uzmanlar çocukluğundan kalma travmalar olarak açıklamış ancak çocukken ne yaşamışta bu kadar karamsar bi karaktere bürünmüş ondan bahsedilmemiş. II. Dünya Savaşı’nın başlangıcına kadar Eiserne Garde’nin sempatizanı,
Adolf Hitler
Adolf Hitler
’in ve antisemitizmin takipçisiydi. 1933'te Hitler hakkında yazdığı şey çarpıcıdır: „Hitler kadar bugün bizi etkileyen, sempati uyandıran ve hayranlık bırakan başka bir politikacı lider göremiyorum!" gibi çok çarpıcı sözler söylemiş. 2 sene Berlin'de yaşıyor ve daha sonra 1937'den ömrünün sonuna kadar Paris'te çatı katında bir göz odada yaşıyor. Kitaplarını okuyanların ilk fark edeceği şey sürekli bir intihar etmeye meyilli insanın hastalıklı dünyasında geziniyor gibi oluşumuz ve o kadar ölümden, intihardan bahsetmesine rağmen 84 yaşındayken 1995 senesinde Alzheimer hastalığından ölüyor, demekki hayatımızı söylediklerimiz ve yazıya geçirdiklerimizle yönetemiyormuşuz, ya da ölmenin bayılmak olmadığına ikna olduktan sonra yaşama dört elle sarılmış da olabilir. Son olarak biraz felsefeye merakınız varsa, ağır ilerleyen kitapları okumayı seviyorsanız tavsiye ederim. Uzun soluklu okumalarda boğuyor insanı, enerjinizi düşürebiliyor, bunu da göz önünde bulundurmakta fayda var.
Çürümenin Kitabı
Çürümenin KitabıEmil Michel Cioran · Metis Yayınları · 202110,4bin okunma
·1 alıntı·
838 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.