Gönderi

avluya çıkarken sendeliyordum, keyiften yüzü ışıl ışıl olmuş şefim hedvicka adındaki bir satıcı kızı tartıyordu, ah, o, iş üstündeydi! ben nasıl kitaplara düşkünsem şef de kızlara düşkündü, hepsini aynı şekilde tartıyordu: önce kağıtlarıyla, sonra da tek başlarına; sonra ağırlıklarını küçük bir deftere kaydediyordu, çevresindeki hiçbir şeyi görmeden kızlarla gülüp şakalaşıyordu, tartının üzerinde fotoğraflarını çekmek istercesine hazırlıyordu onları; her seferinde, sarılıp memelerini ellerken berkel tartıları konusundaki ayrıntıları anlatıyordu; ibrenin işleyişini gösterirken, tıpkı bugün hedvicka'ya yaptıgı gibi kızların arkasına geçiveriyor, elleriyle kalçalarını sarıyor, yüzünü saçlarına gömüp aç kurt gibi kokusunu içine çekiyordu... ne sevinç çığlıkları, ne iltifatlar; son tartma işleminden beri hedvicka şişmanlamamıştı! şef iki eliyle kızın tartıdan inmesine yardım ediyor, küçük bağırışlarla belini kavrıyor... hoop, burnunu memelerin arasına sokuyordu. sonra tartılma sırası ona geliyordu, kişniyor, gencecik bir dişi geyik görmüş ihtiyar bir geyik gibi böğürüyordu; hedvicka da onun ağırlığını, hiçbir yere açılmayan bir kapının yan tarafına yazıyordu.
Sayfa 79
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.