Gönderi

Aman sıkıntı, canım sıkıntı
Örneğin, Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ının kahramanı şunu öne sürer: "Ve tüm bunların nedeni sıkıntı beyler, eylemsizlik bizi eziyor". Eğer Georg Büchner'in Leonce ve Lena'sını okursak: "İnsanların sıkıntıdan dolayı yapmadıkları ne var! Sıkıntıdan öğrenim yapıyorlar, sıkıntıdan ibadet ediyorlar, sıkıntıdan birbirlerini sevip, evleniyor ve çocuk sahibi oluyorlar ve nihayet sıkıntıdan ölüyorlar". Ve, doruk noktasına varmış bir biçimde, Lenz adlı hikayede, daha trajik bir vurgulamayla: "Çünkü insanların çoğu sıkıntıdan ibadet ediyor; diğerleri sıkıntıdan aşık oluyor, üçüncü grup erdem sahibi, dördüncü ise günahkar oluyor, ve ben, hiçbir şey, hiçbir şey ve hatta kendimi öldürmek bile istemiyorum: bu çok sıkıcı". Benzer olarak, Stendhal'in De l'amour'unda şu okunabilir: "Sıkıntı her şeyi yok ediyor, kendini öldürme cesaretine değin". Pessoa'da, sıkıntının intiharın bile alt edemeyeceği kadar radikal olduğu söyleniyor, "varolmuş olmayı bile kesmek" gerek. O halde sıkıntı hem edimleri aklamaya, hem de eylem karşısındaki bütünsel felci açıklamaya hizmet eder. Böylece, ister olumlu ister olumsuz tarzda olsun, sıkıntı insani eylemlerin büyük bir kısmının kökeninde yer alır. Bertrand Russell "Bence, şimdiye kadar, insan davranışlarının nedeni olarak sıkıntıya yeterince önem verilmemiştir. Sıkıntıda yüzyılları kateden büyük dürtülerden birini görüyorum, bugün hiç olmadığı kadar güçlü bir dürtüyü". diye yazar.
·
133 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.