Yeşil Yol
Kitabın baş kahramanı olan koca cüsseli, yufka yürekli John diyor ki “İnsanların kötülüklerinden yoruldum, dünyada o kadar acı ve kötülük var ki dayanamıyorum patron...” İyilik yapmak ve iyi insan olmak tek amacımız olmalı bence. Benim dünyada oluş sebebim bu. Hastalara, engellilere, yaşlılara, kimsesizlere, yetimlere, açlara, sokak hayvanlarına ve manevi maddi yardıma ihtiyacı olan her varlığa elimden geldiğince, gücümün yettiğince yardımcı olmaya çabalıyorum. Eğer bu amacımı kaybedersem ölmüşüm demektir. Yaşayamam. Bütün bunların yanında iyi ve kötü kavramlarına önyargılı yaklaşmamalıyız. Bazen hapishanede olanlar dışarıda yaşayanlardan daha iyi olabilir. İşte bu romanda iyilik ve kötülük kavramlarını sorgulayacağız. Bu kitaptaki olaylar Could Dağı Hapishanesi E Blokta yaşanıyor. John Coffey koca cüssesi ve koca bir yüreği olan bir mahkumdur. İki küçük kıza tecavüz etmek ve öldürmek suçundan yargılanmaktadır. Aslında John zeka özürlüdür ve psişik güçleri ile insanları, hayvanları iyileştirir. Bir dokunma, bir nefes ile gardiyanın kanserli karısını iyileştirir. Hapishanedeki ölen bir fareyi yine nefesiyle canlandırır. John elbette ki küçük kızları öldürmemiş ve hatta nefesi ile onları kurtarmaya çalışmış fakat bunu başaramamıştır. Zamanla hapishanedeki herkes bu koca adamın yüreğini anlar ve onun suçsuz olduğunu farkeder. John ölümü beklerken onun ruh arkadaşı baş gardiyan Paul' dur. Paul bu temiz yürekli iyilik sever adam ile uzun uzun konuşur, onun dertlerini dinler. Kitaptaki olayları da zaten gardiyan olan Paul' un ağzından dinliyoruz... Ben bu kitabı okurken koca adam John' un yüreğindeki sevgiyi, iyiliği ve şefkati hissettim, duygulandım. Dilerim iyilik bir gün kötülüğü yener. Ve dilerim hepimiz iyi olmak ve iyilik yapmak için yaşarız. Bir iyilik yapın ve John'un kitabını okuyun, onun acılarını paylaşın diyorum... İyi okumalar
