Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

88 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Sema Kaygusuz'ın 2000 yılında Cevdet Kudret Edebiyat ödülünü aldığı Sandık Lekesi isimli kitabı 13 öyküden oluşmakta. Kaygusuz'un öykülerinde oluşturduğu ritimli atmosfer özellikle şiirsel metin sevenlerin dikkatini çekecektir. Modern bireyin yalnızlığı, doğayla olan yakın-uzak halleri, bireyin kendi içerisine gömülüşü bu kısacık öykülerde ustalıkla anlatılmış. Kitabın ilk öyküsü olan "Ortadan Yarısından" da kendini kaşıyarak açtığı yara sonucundan yaşadığı Tenekeci mahallesini ahalisini tahammül edilemez bir kokuya boğar. Öyle ki mahalleli onu ziyaret etmeye bile doğru düzgün cesaret edemez, sadece bir kez gelebilirler Ömer Bey'in evine. Bu yara üzerinden kendini tüketen insanın etrafına verdiği zarardan, toplumun bireyi katlanması zor durumlarda nasıl ötekileştirdiği üzerinden okumak mümkün. Tacettin benim en sevdiğim öykülerden biri oldu. Bir kabadayının sert görünümünü gerek fiziksel özellikleri üzerinden gerek Hemşire Necla üzerinden yazarın anlatımı okunmaya değer kılıyor. Elif'in E'sine baktığımızda ise git gide kan kaybeden ataerkil düzenin küçük bir ölçeği ile karşı karşıyayız. Geleneksel formda özellikle Anadolu'da torunlara isim koyma ismi büyüklerindir ya da en azından kendi isimlerinin torunlarına konulmasını beklerler. Bu durum üzerinden kaleme alınan öykü Ahmet ve Neriman çiftini anlatıyor. Ahmet Bey torununa biri isim vermesi gerektiği üzerinden karısı Neriman Hanım tarafından sürekli sıkıştırılıyor ama bulduğu isimler Neriman Hanım tarafından bir türlü kabul görmüyor. Sonra bir sabah kalkıp torunumun adını Elif koydum diyor, okur burada soruyor şimdi bu ismi Ahmet Bey mi koydu yoksa Neriman Hanım mı? Erkeklerin karar mekanizmasında büyük etkisi olan kadınların anlatıldığı bence yazarın feminist yönünün bir tık ortaya çıktığı bir öyküydü. Engereğin Oğlu isimli öykü de en dikkat çekici olanlardan biriydi. Oğul Azem ile anne Zilver'in hikayesi anlatılıyor bu öyküde. Neden baba yok ya da baba nerede diye sormadım değil okurken. Bunu düşününce okur olarak kitabın en başındaki nota gidiyor aklım. Babasıyla kalbinin arasına mesafe giren kızların kalemi daha bir iyi oluyor sanki diyorum. O mesafeyi yazarak kapatmaya çalışma denemesidir belki de yazarın azığı. Bu öykü ilk yayımlandığında Azem karakterini beş yaşında gösterip kenarına köşesine yastık koymuş yazar galiba, şimdiki baskıda iki yaşında görünüyor. Gerçi bana göre iki yaşındaki çocuk da hareket kabileyi açısından desteklenmeye pek muhtaç değil. Belki de bu yorum sadece okura bırakılsa, yaş belirtilmese daha iyi olabilirdi. Neyse usul usul yaklaşan bir yılanın Azem'in önündeki yoğurt kabına doğru ilerlediğini görüyoruz. Yılan fobisi olanlar burada bir irkilmiyor değil, mutfakta fokurdayan eriğin başını bekleyen Zilver, kaygının zincirini boynunda hissedince Azem'in yanına fırlıyor ve işte orda çocuk bir engerekle oyun içinde, sıkılınca da onu boğup atıyor! Anadolu'da küçük çocukların bir yılanı boğup atacak gücü olduğunu söylerle hep, yazarın gelenekteki sözlü kültürden etkilendiğinin bir kanıtı olarak bu öykü de dursun cebimizde deyip ilerliyorum. Kitabın içinde en yoğunlaşamadığım öykü olarak "Yülerzik" karşımda. Türlerin birbirine geçtiği bu dönemde deneme üslubuna daha yakın bulduğum bu öykü doğa ve insanın biraz da Şamanist ritüellerin göstergesi olarak yazılmış ama öykünün içinde bir hikaye bulamıyorum. Bir okur olarak aradığım şey şiirde de , öyküde de sağlam bir hikâye. Aşkar isimli öyküde ise kafama takılan şey yıllardır "at"olarak bildiğim Aşkar'ın öyküde banyo sırasında temizlenirken kullanılan bir malzeme gibi gösterilmesi. Açıkçası araştırmalarıma rağmen böyle bir bilgiye rastlamadım. Bilen varsa aydınlanmayı da ayrıca dilerim. Belki de okurken kaçırdığım bir şeyler vardır... Sarı isimli öykü de kitapta en beğendiklerim arasındaydı. Bir cinayet öyküsü olabilir miydi, belki ya da bir kardeşin diğerini çok sevmesi ama onu tanımaması üzerinden de okunabilir mi bence yine evet. Velhasıl-ı kelam ilk Sema Kaygusuz deneyimin müspet sonuçlanarak kitaplığımdaki diğer kitaplarına da gömülesimin geldiği bir eser oldu benim için Sandık Lekesi. Okunası der giderim...
Sandık Lekesi
Sandık LekesiSema Kaygusuz · Metis Yayıncılık · 2021914 okunma
··
1 artı 1'leme
·
1.045 görüntüleme
şaziye.. okurunun profil resmi
Üzerlik otuna yüzerlik ya da aşkâr da derler. Sema Kaygusuz muhtemelen yöresel olarak "Yülerzik" şeklinde almış. Biz İç Anadolu'da daha ziyade yüzerlik deriz; eskiden köylerde her evde, boncuklarla, kumaşlarla süslenen tohumları nazarlık olarak asılırdı evin bir köşesine. Evde bir aksilik, bir hastalık, vs olunca hemen bir kaç tohum nazarlıktan koparılır, tütsü olarak yakılır, dumanı evde gezdirilirdi. Kırlardan topladığımız yüzerlik otunun tohumlarından nazarlık yapmak çok eğlenceli bir oyundu bizim için, annem dallarını ve köklerini yakar, külünü suyla karıştırıp çamur yaparak küçük toplar halinde kuruturdu. Buna aşkâr hamuru ya da yüzerlik hamuru derdik. Bizi ve çamaşırları yıkarken sıcak suyun içine bir top atıp eritirdi. Bu kırmızı renkli su hem çamaşırları hem saçlarımızı yumuşacık yapardı. Temizlik için değil, nazara karşı uğur olsun diye ve yumuşatıcı olarak kullanırdık. Kaygusuz bu hamurdan söz ediyor Aşkâr öyküsünde. Sandık Lekesi'nde Yülerzik ve Aşkâr'ı okurken çocukluğum geri gelir hep. Yülerzik'te sağlam bir hikâye bulamadığınızı yazmışsınız, oysa bana göre bundan daha sağlam nasıl olabilir ki hikâye? Binlerce yıllık kadim bir geleneğin çocukluğuma uzanışı hikâyenin ta kendisi. Biz tam da o öyküdeki gibi toplardık yüzerlik otunu. Şimdi Alzheimer'la zihni silinen annem, doğup büyüdüğüm evin ıssız duvarları, betonla kaplanmış kırlar, giderek anacığımın zihni gibi silinip giden bir gelenek... Şimdiki çocuklar ne yüzerliği biliyor, ne o doğayı... Saçlarımızı ve çamaşırları kimyasallarla yumuşatıyoruz artık...İlle de bir olay örgüsüne gerek var mı?
Gülnaz Eliaçık Yıldız okurunun profil resmi
Şaziye Hanım, çok teşekkür ediyorum. Harika bir bilgi, biz üzerlik olarak biliriz "yüzerlik" kullanımı var mı diye google üzerinden baktım ama bu kullanıma dair bir bilgiye ulaşamayınca acaba yazarın harf oyunuyla uydurduğu bir şey mi diye düşündüm. Ama Aşkar'ın böyle bir anlamı olduğuna bir türlü vakıf olmamıştım şimdi taşlar yerine oturdu ben de. Metin gayet iyiydi ona bir sözüm yok ama bana öyküden ziyade deneme tadı verdi, elbette durum öyküsünün bu kadar baskın olduğu bir dönemde olay aramıyorum kast ettiğim şey hikaye duygusu idi. Sizin anlattığınız üzere yüzerlik çocukluğunuza dair birçok anıyı getirmiş aklınıza bu yüzden sizin için bu iki öykünün ki birbiri ile bağlantılıydı zaten öyküler bana göre anlamı ayrı bir yere oturuyor. Ben o zihinsel bağı kuramadığımdan ya da kitabı okumaya ilk öyküden değil de "yüzerlik"ten başladığımdan öyle oldu. Vermiş olduğunuz kıymetli bilgi için çok teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Eylül Türk okurunun profil resmi
Desene kendini aratacak kadar varmış ;) okumaya niyetim var inşallah okuduktan sonra incelemeni tekrar okumak isterim Kalemzenim☘️
Gülnaz Eliaçık Yıldız okurunun profil resmi
"yüzünde bir yer" isimli kitabı da çok öneriliyor canim. Ben sevdim bunu, umarım sen de beğenirsin. 💐
1 sonraki yanıtı göster
H. Hancı okurunun profil resmi
Çok güzel detaylı bir inceleme olmuş. Emeğinize sağlık. Ben de sarı öyküsünü çok sevenlerdenim. Sonu çok güzel bağlanmıştı.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.