Biz, doğal olarak perspektifi sadece iki boyutlu sanatların bir aracı olarak düşünürüz. Ancak, bu yeni görme biçimi -veya daha doğru bir deyişle görme sürecinin kendisine dayanarak tasarlama - diğer sanatları da zorunlu olarak değiştirdi. Heykeltıraş ve mimarlar da biçimlendirdikleri formları artık yalıtılmış hacimler olarak değil, kapsamlı bir “resimsel mekân” (her ne kadar resimsel mekân kendini aslında izleyicinin gözünde oluşturuyorsa da) olarak tasarlamaya başlamışlardı. Üç boyutlu medya da resimsel bir deney için materyal sağlar. Bu pitoresk ilke, tipik bir on beşinci yüzyıl “Schnitzaltar”ı olan Claus Sluter’in Champolunün sahneye benzeyen portalında ya da balkondan yukarıya ya da aşağıya doğru bakan süsleme figürlerinde olduğu kadar ileri götürülmüş olmasa da, bütün geç Gotik heykeli için geçerlidir. Bu, aynı zamanda İngiltere’nin “Prependicular” mimarisi ile Cermen ülkelerindeki “hall church”' ve “yarı hall church”lerin yeni tipleri için de geçerlidir.