“ Zayıf insanlar mutluluktan bile korkar. İplikle bile yaralanırlar. Bazen mutluluk da insanları yaralayabilir. Yaralanmadan önce çabucak o halden sıyrılmak için her zamanki şaklabanlık perdemi açmıştım.”
Yozo, Japonya’nın taşrasında Tohoku bölgesinde doğup büyümüş 18 yaşındayken kendini yaşlı sanmış, içi korku ve yalnızlıkla dolu, bir damla sevgiye ve insanlarca anlaşılmaya susamış ama bunu “şaklabanlık” adını verdiği bir çareyle gizleyen bir adam. “Dış dünyaya durmaksızın gülümseyen yüzümü gösterirken iç dünyam ölüydü.” diyor. Gülümserken..Ölü..
İnsanlığımı Yitirirken Osami Dazai’nin yarı otobiyografik romanı ya da güncesi. Yozo/Osami bir huzursuz,bir tutunamayan;kendi tabiriyle korkak ve yalnız ve anlaşılamamış, görülmekten korkup kaçmış biri. Yaşamı intiharlarla çevrelenmiş, sürekli ölümle yaşam arasında sallanmış hatta yanındakileri de intihara sürüklemiş bir alkolik. İnsanın varoluşsal sıkıntılarının hepsi tek bir cümleye sığdırılmışçasına haykırıyor Yozo/Osami:
“Her yerde yüce gücü hisseder
Her ülkede her millette
Kendine benzer insan bulursun
Bir ben miyim aykırı?”
Bir ben miyim aykırı? Bir ben mi-yim ay-kı-rı? Artık bir çılgın addedilip “insanlığını yitirdiğinde” ise sözlerini şöyle bitiriyor:
“Şu an ne mutluyum ne de mutsuz. Sadece her şey geçip gidiyor. Şimdiye kadar pandomim sayesinde yaşamayı sürdürdüğüm bu insan dünyasında, gerçek olduğunu düşündüğüm tek şey bu. Sadece her şey geçip gidiyor.”
Ve kitap boyu içimden taşan “Yozo senin suçun değil!” cümlesini kitabın sonunda görmek beni ayrıca müthiş etkiledi. Ve Yozo’nun birçok hissinin aşırı tanıdık gelmesi de. Senin suçun değil Yozo/Osami. Hepimiz senin gibi maskelerin ardına sığınmış, anlaşılamamış, korkutulmuş, sevilmemiş çocuklarız; yüzü gülen içi ölü çocuklar..
Müthiş bir çeviriyle çok sarsıcı bir roman. Mutlaka okuyunuz.