Gönderi

Elias Canetti-Körleşme
Körlük, roman boyunca hem bir insanlık durumu hem de sembolik gönderme ve çağrışımlarıyla gündeme getirilir. Kien körlük alıştırmaları yapar önce korleşmeden korkmasına rağmen, adım adım körleşmeye doğru sürüklenir. Daha sonra gözlerini kapatarak hayata katlanır, çevreden korunur ve giderek bunun felsefesini bile oluşturur. Bu gönüllü, bilinçli körlük onu olumsuz durumlardan korur. Hatta görmemek, duymamak ve taş kesilerek hayattan korunmak en iyisidir. Ne var ki körleşmeyi sadece Kien yaşamaz. Bir anlam da tüm karakterler, hatta tüm toplum tam bir körleşme yaşamakta, çağ, kitle karanlığa doğru evrilmektedir. Cahil, açgözlü, bencil, düzenbaz insanlar toplumu kuşatmıştır. Çünkü toplumda insani değerler yok olmuş, her şey paraya odaklanmıştır. Herkes, her şey yozlaşmış, ahlaki değerler anlamını yitirmiştir. Nasıl, bilim bir körleşme ile insanı kötülüğe sürüklerse, Nazi örneğinde olduğu gibi kötülerin elinde bir kötülük aracına da dönüşebilir. Romanda kendini fildişi kulesine hapseden aydının yalnızlaşma ve yabancılaşma serüveni, körlük metaforu üzerinden anlatılır. Therese'yi durduramayan Kein körlük ile ona direnmeye karar verir: “Evrende egemen olan kuram, körlüktür. Körlük, birbirlerini görmeleri halinde beraberlikleri düşünülemeyecek nesnelerin ve yaratıkların yan yana bulunabilmelerine olanak tanır. Zamanın artık çekilmez olduğu, taşınması olanaksız bir yüke dönüştüğü noktada koparılabilmesi, ancak körlüğün yardımıyla düşünülebilir.” Ne var ki bu, bir savunma mekanizmasıdır ve Kien'in gerektiği yerde kelimelerle, kavramlarla nasıl oynayabildiğine işaret eder. Aydın her şeyi kendi algısıyla yeniden tanımlayabilmekte ve orijininden koparabilmektedir. Kültür, bilgi insanın elinde her şeye dönüşebilmektedir.
Sayfa 374Kitabı okudu
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.