Yürüyüp kendi odama girdim. İçeride uzun bir süre - odayı geçip üstünde küçük bir dal mine çiçeği duran yastığıma bakmcaya kadar - hala duyduğum mine kokusunun kendi yakamdaki çiçekten geldiği ni sanmıştım. O tek küçük dal (Drusilla, hiç o yana bakmadan, bunların beş altı tanesini bir çırpıda koparıverirdi ve hepsi de makineden çıkmış gibi aynı boyda, aynı biçimde olurdu), tüm odayı, alacakaranlığı, akşamın tüm havasını, Drusilla'nın atların kokusunu bastırabilen tek koku dediği bu kokuyla doldurmuştu.