Gönderi

Gorki'nin Kaleminden Çehov:
Onun cenazesini hatırlıyorum. Moskovalıların "yürekten sevdikleri" yazarın cenazesi, kapısının üstünde kocaman harflerle "İstiridye" yazan bir vagonun içinde geldi. Yazarın cenazesini karşılamak için oraya toplanmış bulunan ufak kalabalığın bir bölümü, aynı anda Mançurya'dan getirilen General Keller'in tabutunun arkasına takılırken, bir yandan da Çehov'un, mezarına neden askerî bandoyla götürüldüğünü merak ediyordu. Yanlışlık anlaşılınca şen yaradılışlı bazı kimseler kıs kıs gülmeye başladı. Çehov'un tabutunun arkasından aşağı yukarı yüz kişilik bir kalabalık gidiyordu, daha çok değil. Her ikisi de yeni çizmeler giymiş, desenli kravatlar takmış, güveyler gibi şık giyimli iki avukatı hiç unutamam. Tam arkalarında yürüdüğüm için konuşmalarına kulak misafiri oluyordum. Adı V.A. Maklakov olanı köpeklerin zekâlarından söz ediyor, tanımadığım ötekisi ise övünerek, yazlık evinin rahatlığından, çevresinin güzelliğinden dem vuruyordu. Kenarları işlemeli güneşliğini yukarı kaldırmış mor giysili bir hanımefendi ise, bağa gözlüklü yaşlı bir beyefendiye inandırıcı bir dille şöyle diyordu: "Ah ne cici, ne nüktedan adamdı..." Yaşlı beyefendi de bu konuda kuşkulu olduğunu belli edercesine öksürerek dinliyordu onu. Tozlu, sıcak bir gündü. Cenaze alayının en önünde de besili bir kır ata binmiş, besili bir polis memuru gidiyordu. Bütün bunlar ve daha pek çok şey, o usta, o büyük yazarın anısıyla hiç mi hiç bağdaştırılamayacak iğrenç bayağılıklardı.
Sayfa 44 - 45 Yordam EdebiyatKitabı okudu
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.