Gönderi

Ne kürsünün üstündekileri seçebiliyor ne de ne söylediklerini duyuyorduk. Bazen bir kadının tiz sesi alanı yırtıyor; bazen bir erkeğin gür kelimeleri dağılıyor. Yalnız Mehmet Emin Bey'in' beyaz başını, milli bir aziz gibi, bir evliya gibi seçtim. Askerlere doğru eğilmişti. Sakat askerlerin topun karşısında sükûnla duran geniş, sakat göğüsleri sarsılıyor, başları eğilmiş, yüksek sesle ağlıyorlardı. Ayşe'nin de Cemal'le yanımda yüksek sesle ağladığını duydum ve döndüm. Yüzü bir azap maskesine benziyor, koyu yeşil gözlerinden yaşlar damla damla başlayarak ince billur bir gözyaşı sicimi uzun siyah kirpiklerinin uçlarından yanaklarına akıyordu. Ah, beyaz ve güzel memleketim! Bu meydanda birçok imparatorlar ve imparatoriçeler en tantanalı alaylar, yarışlar, resmi geçitlerle geçtiler. Fakat bu beyaz ve ezeli meydanı bütün bir milletin gözyaşıyla hiçbir tantanalı alay, hiçbir Bizans ve Osmanlı ihtişamı kutsamadı. Yeni Türkiye'yi doğuran gizemli ve tanrısal ruh mu bu töreni bu millete öğretti? Yoksa İzmir'in zümrüt yamaçları, altın meyveleri, bal akan bağları üzerinden geçen kan ve acı kasırgası mı burada yineleniyor?
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.