yine bir türk edebiyatı klasiği olarak bol betimlemeli bol entrikalı bir roman... entrika kısmı için aynı düşünceyi paylaşamasam sayfa sayfa betimlemeler beni asla rahatsız etmiyor hatta okurken büyük bir zevk alıyorum diyebilirim.
kitabın konusu ve karakterleri için biraz spoilerlı konuşacak olursam intibah romanındaki mahpeykerle suphiyi aşırı bağdaştırdım kafamda ki bence ufak farklılıklar dışında çok da yanlış bir tespit olduğunu düşünmüyorum. en sonunda herkesin acılar içinde gürleyip gitmesi(?) ama suphinin sürgüne gönderilmesi içimde azıcık bi ukte bıraktı. yani her şey senin ayran gönlün yüzünden ortaya çıksın, herkes senin keyfine gürlesin gitsin sen trablusgarp'ta yaşamaya devam et. neticede olan zehra'ya oldu...
sürekli, yeter artık bıktım karmakarışık ilişkilerden, desem de türk edebiyatı okumayı bırakamıyorum (özellikle tanzimat edebiyatı beni çok çekiyor) ve okurken sinir krizleri geçirsem de bu roman bana yeterince edebi zevki tattırdı diyebilirim. karabibik'te tekrar görüşmek üzere seni şimdilik rafa kaldırıyorum sayın