Gönderi

"İnanmıyorsun bana şimdi, biliyorum. Olur mu öyle sey, diyorsun içinden. Bu yaşlı kadın da anlamıyor beni, diyorsun ama vallahi anlıyorum ben seni. Anlamaz mıyım? Güzel kızım... Pek tatlı değil tabii bu söyleyeceğim ama sen de yaşaya yaşaya alışacaksın. Bir gün bir bakacasın ki, aaaa, acıya rağmen geçmiş günler! Geçip gitmiş. Sen de yaşamışsın. Gülmüşsün de haberin olmamış. Acı dediğin taş, insan dediğin su gibidir aslında. Taşın üstünden kayar gider, toprağa karışır. Taşa her vurduğunda acır canın. Ama toprakla buluştukça acın azalır. Topraktayken acıdan eser kalmaz. Su toprağı yaşatır, toprak suyla bereketlenir. Anlıyor musun sen beni? Acıdan sonra bir bakmışsın ki o toprakta ne çiçekler, ne hayatlar dirilmiş. O toprakta, o acıdan sonra ne çok varlığa can olmuş o su. Ama su deyip geçme; o su, taşı bile aşındırıp yıpratır. Sen şimdi ne güçlü olduğunu öğreneceksin. Bir gün böyle benim gibi oturacaksın bir ağacın altına, benim dediklerimi bir başka yeni yolcuya anlatacaksın."
Sayfa 350Kitabı okudu
·
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.