Gönderi

Slavoj Zizek / Yamuk Bakmak
Gerçeği vermek olarak Lacancı simgesel/imgesel tanımdan türeyerek üzerinde durulan “rendu” kavramı. Tanımın çok-yönlü anlayışı ve disiplinler arası uygulanabilirliği bizatihi en çok beni ‘yakalayan’ nokta oldu. Zizek, misal, bunu dipnotta resim disiplinindeki örneği ile açıkça anlatıyor: “Seyircinin resme, onun karşındaki “nesnel mesafe”sini—ki burada kitabın başındaki Zenon’un edebi göndermelerinden biri olan mesafeyi koruyan nesnenin paradoksu ile bağlantı kurmak mümkün denebilir—yitirip dolaysızca ona “çekileceği” kadar yakından bakması gerekir. Resim gerçekliği ne taklit eder ne de simgesel kodlar yoluyla temsil eder: seyirciyi “yakalayarak” gerçeği “verir”.” Her ne kadar farklı alanlarda olsalar da rendu kavramının bu açılımı, yani, özne nesne arasındaki “mesafenin kapanması” bana fenomenolojik açıdan Heidegger’in “being”—dasein—tanımını ve örneğini hatırlattı: “Kırılmış bir çekiç kırılmamış olandan daha çekiçtir.” Ki bu da açıkça özne-nesne birliğinin güçlü varlığına işaret etmektedir, tıpkı Zizek’in tanımladığı gibi. Bu bağlamda ben resimde bunun en iyi örneğini Van Gogh’un “A pair of shoes” örneğinde de görüyorum. Burada da yıpranmış ayakkabı yıpranmamış olandan daha ayakkabıdır mefhumu karşılıyor bizi. Sanattan bağımsız bir tık daha öteye giderek günlük yaşantıya bile aktarmak mümkün bence: yorgunluğu, çizgileri, yani yaşanmışlığı olan bir yüzün pürüzsüz bir yüzden daha yüz olması :)
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.