Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Hey gidi üstat hey!
Merhabalardan bir demet. Spoi ve Gilleri bulunmamaktadır. Bir okurdan da görüp uyguladığım gibi önce yazarı araştırır, okur, tanıyabildiğim kadar tanırım... - Biz şairi biliyoruz sen kitaba geç. Baaalım ne kadar tanıyorsun. Çay kahve al istersen, biraz uzun. Dikkat et çenen çıkmasın, çünkü çok şaşıracaksın. Ööle şaşıracaksın yani. Eğitim, Öğrenim Hayatı Necip Fazıl, 26 Mayıs 1904'te Çemberlitaş'ta doğmuştur (O kadar da uzun değil şimdi abartmamak lazım). Asıl adı Ahmet Necip'dir. Varlıklı bir ailenin çocuğudur. Ahmet Necip eğitimine mahalle mektebinde başlamıştır. 1912'de Gedikpaşa'daki Fransız Frerler Okulu'na geçmiştir. Bir süre sonra bu okuldan ayrılıp Amerikan Koleji'ne devam etmiştir. Bu okulu sevmiş, ancak "haylazlık" yüzünden kovulmuştur. Ardından Büyükdere'de Emin Efendi Mahalle Mektebi'ne geçmiş ama orada da uzun süre kalamamıştır. Daha sonra sırasıyla İstanbul Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi ve Vaniköy'deki Rehber-i İttihat Okulu'na devam etmiştir. Sonra da ailevi nedenlerle Heybeliada Bahriye Okulu'na girmiştir. Ahmet Necip olan adı bu okulda Necip Fazıl'a dönüşmüştür. O günlerde hasta yatağındaki annesi Necip Fazıl'ı şiire yönlendirmiştir. Bu okulda Batı kültürüyle, Batılı bilim sanat insanlarının yazdıklarıyla tanışmıştır. Necip Fazıl 1921 yılında Darülfünun Felsefe bölümüne girmiş, orada Ahmet Haşim, Faruk Nafiz, Yakup Kadri, Nâzım Hikmet, Ahmet Kutsi, Ahmet Hamdi, Peyami Sefa gibi dönemin ünlü edebiyatçıları ile tanışmıştır. İlk şiirlerini de o yıl yayımlamış ve daha sonra O ve Ben adlı eserinde belirteceği gibi, "kendisini artık dünyada tanımayan tek kişinin kalmadığını, kahvede, sokaklarda, salonlarda hep ondan konuştuklarını" sanmaya başlamıştır. Daha sonra hükümet bursuyla Paris'te Sorbonne Üniversitesi'ne girmiştir. Burada ünlü filozof Henri Bergson'la tanışmıştır. Necip Fazıl O ve Ben adlı eserine Paris hayatından: "Kadını, kumarı, içkisi, bohem hayatı, şüpheci felsefesi, sara nöbetleri içinde sanatı; çözmeye çalıştıkça dolaşan ve büsbütün meseleleriyle Paris… Kâbus şehrindeki hayatımı anlatmaya hicabım ve İslami edebim manidir," diye söz etmiştir.¹ Paris'teki bu "bohem hayat" nedeniyle Türkiye'ye geri çağrılmıştır. Babıali adlı kitabında anlattığına göre, Zeki Mesut adlı müfettişin verdiği son aylığı ve memlekete dönüş parasını da kumar masasında kaybetmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla kumar tutkusu Paris'te başlamıştır. CHP'li Necip Fazıl Evet, yanlış okumadınız! Necip Fazıl bir zamanlar CHP'li denecek kadar dönemin tek partisi CHP ile içli dışlıdır. 1920'lerde 1930'larda hem devlet bünyesinde çalışmış hem de rejimin savunuculuğunu yapmıştır. Paris'ten Türkiye'ye döndükten sonra önce Felemenk Bahr-i Sefid Bankası'nda işe başlamış, sonra Osmanlı Bankası'nın Ceyhan, İstanbul ve Giresun şubelerinde çalışmıştır. 1929'de İş Bankası Ankara Şubesi'nde muhasebe memuru olarak göreve başlamış, askerliğinin ardından Trabzon, İstanbul ve Edirne şubelerinde muhasebecilik yapmıştır. Ilk şiir kitabı Örümce 1925'te çıkmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Tek Parti hükümetinden çok saygı görmüştür. Piyesleri devlet tiyatrolarında sahnelenmiştir. Kaldırımlar adlı ikinci şiir kitabı bu yıllarda (1928) yayımlanmıştır. 1930-1934 arasında genç Cumhuriyet'i savunmuş, yobazları, softaları eleştirmiştir. CHP ile sıkı fıkı olduğu dönemde rejimi savunmuştur. 1930'larda yaptığı konuşmalarında rejim karşıtı güçlere göz açtırmamaktan söz etmiştir. Örneğin Aralık 1930 tarihli Menemen Olayı'ndan sonra Ankara Türkocağı'nda Kubilay'ı anma toplantısında yaptığı konuşmada şöyle demiştir: "… Gözüme görünen şeyi açıkça, kaidesiz, tertipsiz ve imasız söylüyorum. Eğer zayıf tutarsan, eğer inkılabın yüreğini, hassasiyetini ve sinirlerini temsil etmezsen, bıçağın ters tarafı ile yirmi dakikada kesilen Kubilay'ın kafasında sana tevcih edilen akıbeti seyredebilirsin… *Türkiye'nin nüfus kütüğündeki softa ve mürtecilerin yeşil kanını kurutacaksın; bu kadar*…"² Aynı Necip Fazıl yıllar sonra bu sefer Menemen Olayı'nın "düzmece" olduğunu iddia edecektir. 1969 yılında çıkan Son Devrin Din Mazlumları adlı kitabında şöyle demiştir: "1930 Aralık ayının sonlarına doğru Menemen'de cereyan eden hadise, birkaç serseriye yaptırılmış böyle bir tertip işinden başka bir şey değildir ve olanca gayesi büyük ve kuvvetli sandıkları bazı din adamlarını ortadan kaldırmak olmuştur."³ "Evet, bütün şahsiyetli Müslümanları, bilhassa Nakşibendi tarikatı büyüklerini ortadan kaldırmak için hükümetçe düzenlenen Menemen Vak'ası, tertiplerin en vicdansızını teşkil eder."⁴ ”*Asırlardır ilim ve cemiyetin terakkisi karşısında da İslamlık softadır*."⁵ Atatürk'ün ölümü üzerine Cumhuriyet gazetesine Atatürk hakkında şu övgü dolu cümleleri yazmıştır: "(…) Benim gözümde birbirine bağlı iki işin sahibi iki Atatürk var. Zaman tasnifinde bunlardan biri düşmanın denize dökülüşüne, öbürü bugüne kadar sürer. (…) Biri ölüm hükmü giymiş bir milleti şahlandırdı. Mucize çapında bir başarıyla madde ve askerlik planında muzaffer kıldırdı. Öbürü, bir an evvelki ölüm tehlikesini doğuran sebepler âlemine karşı harekete geçti, fikir ve cemiyet planında yeni bir bünye inşasına girişti… (…) Inkılâbcı Atatürk, Tanzimat'tan beri Türk cemiyetinin Avrupa medeniyet manzumesine kavuşturulması yolunda girişilen yarım ve kısır teşebbüsleri tam ve yüzde yüz randımanlı hamleler haline getirdi. (…) Milli Kahraman'ın ölümü önünde duyduğumuz matem hissini, tek bir emniyet duygusu ile teselliye muktediriz: Teknesinde Atatürk'ü yoğuran Türk milletinin, için için tekevvünleriyle aynı çapta kahramanlara daima gebe kalacağı emniyeti…⁶ Necip Fazıl'ın CHP ile iyi ilişkileri Atatürk'ün ölümünden sonra da devam etmiştir. Necip Fazıl, Atatürk'ün ölümü üzerine kurulan Celal Bayar hükümetinde Maarif Vekili olan Hasan Ali Yücel tarafından Dil Tarih Fakültesi kadrosundan Yüksek Devlet Konservatuarı'na tayin edilmiştir. *1940'ta milletvekili olmak için CHP'ye başvurmuş, ancak başvurusu kabul edilmemiştir. 1950'lerde DP'ye sığınıp tek partiye demediğini bırakmayan Necip Fazıl bir zamanlar o tek partiye sığınmıştır*.⁷ 1943-1978 yılları arasında beş devre halinde 512 sayı çıkan Büyük Doğu mecmuası aracılığıyla sesini duyurmuştur. 1940'lı yıllarda Büyük Doğu dergisinde Atatürk'e övgüler dizmeye devam etmiştir. Örneğin Büyük Doğu dergisinin 9. sayısı "Atatürk'ün Altın Anahtarla Açtığı Son Fabrika Kapısı… Şimdi Onun Ruhu Aynı Anahtarla Türkün Zafer Kapısında…" başlıklı kapakla çıkmıştır. 10. sayıda ise "Atatürk Dirilecektir!" başlıklı bir yazı yayımlanmıştır. Necip Fazıl 1943 yılından itibaren CHP'ye ve rejime muhalefet etmeye, dergisinde dini yayınlara ağırlık vermeye başlamıştır. Nitekim 1943 yılının Aralık ayında "dini neşriyat yapmak ve rejimi beğenmemek" gerekçesi ile Büyük Doğu birkaç aylığına kapatılmıştır. Ardından Necip Fazıl, Devlet Konservatuvarı'ndaki görevinden kovulmuştur. Dergi şubatta tekrar yayımlanmış, ama Mayıs 1944 ile Eylül 1945 arası tekrar kapatılmıştır. Necip Fazıl'a göre, o günlerde Başbakan Şükrü Saraçoğlu kendisine, "Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır!" şeklinde tamim yollamıştır. Necip Fazıl, dergisinin kapatılması ve memuriyetten kovulması üzerine, 1930'larda ve 1940'ların başında öve öve bitiremediği rejimi bu sefer yermeye başlamıştır. Öyle ki 1931'de softaları eleştiren Necip Fazıl, 1943'ten itibaren kendisi "softalık" yapmaya başlamıştır. Çok değil birkaç yıl önce "softalığa" karşı olan Necip Fazıl görüldüğü gibi birkaç yıl sonra şimdi "ahlakı" sadece dine indirgeyip Türk devrimini "ahlak yasası getirememekle" suçlayacak kadar softalaşmıştır. Bunu yaparken neredeyse 600 yıl boyunca "dini" referans alan Osmanlı İmparatorluğu'nun zaman içinde başta "ahlaken" olmak üzere her yönden çürüyerek yok olup gittiğini görmezlikten gelmiştir. Tabii insan birdenbire hayata baktığı pencereyi değiştirince, o değişim sırasında bazı şeyleri kaçırıyor ister istemez! Necip Fazıl zaman içinde gerçek bir CHP ve İsmet İnönü düşmanı haline gelmiştir. Öyle ki, 13 Aralık 1946'da yayımlanan Büyük Doğu dergisinin kapağına kocaman bir kulak çizip, "Başımızda Kulak İstiyoruz," yazarak İnönü'nün "az duymasını" çirkin bir üslupla eleştirmiştir.⁸ Necip Fazıl dinden, Allah'tan, kitaptan ve ahlaktan söz ettiği o günlerde İsmet İnönü'nün duyma yetisiyle dalga geçerek aslında dinden, Allah'tan, kitaptan, ahlaktan ne derece nasibini aldığını da göstermiştir! Ayrıca İsmet Inönü duyma yetisini savaş meydanlarında kaybetmiştir. İnönü bir topçudur, cephelerde yanında patlayan topların gürültüsüyle azalmıştır duyma yetisi. Tan Matbaası Baskını'nı Büyük Doğu'nun organize ettiğini Babıail'de itiraf etmiştir. Necip Fazıl'ın CHP'den uzaklaşıp rejimle kavgalı hale gelmesiyle Türkiye'nin "tam bağımsızlık" politikasından uzaklaşıp ABD'nin dümen suyuna girmesi hemen hemen aynı döneme denk gelmektedir. Bilindiği gibi Türkiye 1946'dan itibaren ABD ile ikili anlaşmalar imzalamaya başlamış, Trunborg Raporu, Marshall Yardımı ve Truman Doktrini ile Türkiye, Atatürk'ün Devletçi kalkınma, akıl ve bilim eşliğinde çağdaşlaşma ve "tam bağımsızlık" politikalarından vazgeçip özel teşebbüs eliyle, ABD kredileriyle kalkınma ve dine yönelme politikalarına yelken açmıştır. İşte o günlerde Necip Fazıl da yelkenlerini bu ABD rüzgarıyla doldurmuştur. Adnan Menderes'in 1951 DP İzmir İl Kongresi'nde söylediği şu sözler Necip Fazıl'ı derinden etkilemiştir: "Simdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık. İnkılâp softalarının yaygaralarına ehemmiyet vermeyerek ezanı Arapçalaştırdık. Mekteplerde din derslerini kabul ettik. Radyo'da Kur'an okuttuk. Türkiye Müslüman devlettir ve Müslüman kalacaktır. Müslümanlığın bütün icapları yerine getirilecektir.»⁹ Menderes'in bu sözlerini duyan Necip Fazıl işte o an kendi ifadesiyle "Menderes'in kölesi olmaya" karar vermiştir: "Böyle bir sözü söyleyecek başbakanın kölesi olduğumuzu söylemekten şeref duyarız. Tekrar ediyoruz. Partimize, siyasi muhitimize, kabinemize, tezatlarımıza ve hatıra gelen ve gelmeyen her şeyimize rağmen, en saf ve halis tarafından azat kabul etmez köleliğimizi kabul buyurunuz." Necip Fazıl o günlerde hiç beklemediği bir olayla sarsılmıştır. "En büyük hastalığım, felaketim asıl zaaf noktam," dediği kumar yüzünden başı derde girmiştir. 4 Mart 1951 tarihinde bir kumarhane baskınında yakalanmıştır. O gün gazetelere yaptığı açıklamada yazacağı bir eser için, kumarhaneler hakkında bilgi toplamak için orada olduğunu söylemiştir. 30 Mart 1950 tarihli Büyük Doğu'nun 54. sayısını "İşgal Ordusu Gazetelerinden Beter: Sözde Türk Kültür Basını" başlığıyla yayımlayarak kendisine komplo düzenlendiğini iddia etmiştir.¹⁰ Halbuki aynı olayı 1970'te "Efe ve külhani soyundan silahlı bir adam" temin etmek için söz konusu kumarhaneye gittiği şeklinde anlatmıştır. Ve olayı DP'nin siyasi komplosu olarak sunmuştur. Ancak çok değil, bu olaydan 20 gün kadar önce, DP'nin İzmir Il Kongresi'nde Menderes'in konuşmasını çok beğendiği için mecmuasında ona övgüler dizmiştir. İşin özü şu ki, Necip Fazıl kendisini takip eden muhafazakâr kitleleri hayal kırıklığına uğratmamak için kumar tutkusuna kılıf bulmaya çalışmış ama doğrusu çok da başarılı olamamıştır. (i.hizliresim.com/kxuti7i.jpg) "Necip Fazıl'ın içkisi ölçülüydü. Ama kumar tutkusu sınır tanımazdı. EşrefŞefik, annemizin çocukluk arkadaşı olduğu için onun ağzından da dinlemiştik bunu: Eşref Şefik hastaymış; onu yoklamaya gelen Necip Fazıl'a ilaç alması için bir miktar para vermiş. Necip Fazıl ilaçları hemen alacağını söyleyip evden çıkmış. EşrefŞefik beklemiş, beklemiş ne ilaçlar varmış ortada ne de Necip Fazıl. Sabaha doğru bir lazımlığı çişle doldurmuş; ateşi çok yükseldiği halde pencerenin önünde pusu kurmuş; lazımlığı, kumarhaneden eli boş dönen Necip Fazıl'ın başından aşağı boca etmiş. Bu öyküden de anlaşılacağı gibi Necip Fazıl'ın yüzsüz bir yanı vardı."¹¹ Allah, kitap, din, ahlak diyerek muhafazakâr kitleleri peşinden sürükleyen Necip Fazıl aslına bakılacak olursa dini kullanmıştır. Altan Deliorman'ın "Tanıdığım Atsız" adlı kitabında anlattığına göre Necip Fazıl Yeni İstanbul gazetesinde yazarlık yaparken bir ramazan ayında öylen vakti yemeğini yemektedir. Bu sırada birden bire içeri misafirleri girince Necip Fazıl önündeki yemek tepsisini karşısında oturan arkadaşının önüne sürerek, " İşte bunlar böyledirler, ne Ramazan bilirler ne oruç, ne olur kusura bakmayın" der.¹² Necip Fazıl, "Hz. Ali" adlı kitabında "Ali kesinlikle haklıdır. Muaviye de haksız değildir" diyerek Muaviye'ye de hak verecek kadar tarihsel gerçeklere aykırı ve vicdansızca bir değerlendirme yapmıştır.¹³ Yahudilerin çığırtkanı ve bir İslam düşmanı olarak tanıttığı gazeteci Ahmet Emin Yalman, 1952 Kasımı'nda Malatya'da Hüseyin Üzmez adlı bir genç tarafından yaralanmıştır. (günümüzün tacizci gazetecisi). Saldırının Büyük Doğu Cemiyeti üyelerince düzenlendiği iddia edilmiştir. Necip Fazıl, A. Emin Yalman'a düzenlenen suikast öncesinde sahibi olduğu Büyük Doğu dergisinde şu başlıklar altında kışkırtıcı yayınlar yapmıştır: "Beynelmilel Münafık" (20 Haziran 1952), "… Yalnız şuna şaşırıyoruz. Nüfusu 1 milyonu aşan bir Türk şehrinde nasıl yaşıyor, nasıl yaşatılıyorsun, hayret?" (12 Ağustos 1952), "Bu milletin ekmeğini yiyip yurdunda oturan namus düşmanı ve vatan hainlerinin yok edilmesini bir an evvel görmek istiyoruz" (12 Ağustos 1952).¹⁴ Bunun üzerine 1952 yılının sonunda Necip Fazıl tutuklanmış, yargılanmış ve mahkûm olmuştur. 12 Aralık 1952'de Üsküdar Toptaşı Cezaevi'nde, sonra Malatya ve Ankara cezaevlerinde 1 yıl hapis yattıktan sonra 2 Aralık 1953'te tahliye olmuştur.¹⁵ Ahmet Emin Yalman Suikastı ve İstanbul'da gayrimüslimlerin mallarının yağmalanmasıyla sonuçlanan 6-7 Eylül 1955 olayları sonunda Adnan Menderes, Necip Fazıl'dan ve Büyük Doğu'dan biraz uzak durmaya karar vermiştir. Necip Fazıl ile Menderes arasında geçici olarak dondurulan ilişki 1956'da yeniden başlamıştır.¹⁶ Menderes, Necip Fazıl'a Büyük Doğu'yu yeniden çıkarması için bir kere daha yardım etmiştir. Menderes, ilk aşamada Necip Fazıl'a 30.000 lira vermiştir. Ancak Necip Fazıl bu parayı az bularak şöyle eleştirmiştir: "… Yine 30.000 lira. Başka bir gazetenin prova baskılarına yetmeyecek olan bu para 1952'de olduğu gibi benim çıkaracağım günlük gazeteye yeter kabul edilmektedir."¹⁷ Necip Fazıl, 27 Mayıs 1960 İhtilali'nin ardından yapılan Yassıada duruşmalarında örtülü ödenek davasından yargılanmış ve 1952-1960 arasında Menderes'ten para aldığını kabul etmiştir. Peki, ama Necip Fazıl Büyük Doğu'yu çıkarmak için Menderes'ten toplamda ne kadar para almıştır? Kendisi bunu Benim Gözümde Menderes adlı kitabında şöyle açıklamıştır: "Örtülü ödenekten bana verilenleri 147.000 lira olarak tespit etmişlerdi. 1952'den 1960'a kadar iki kere günlük, bir defa da haftalık gazete çıkarmam için verilen, üstelik en safniyete gazeteme ve davama tahsis ettiğim için yetersizliği yüzünden evimdeki baba mirası eşyayı da götüren ve beni çeneme dek borca batıran para… (…) 147.000 sırf İslami gayeye yol bulabilmek için, olduğu gibi pişirdiğim yemeğe gitti. Üstelik cebimde ve kilerimdekileri de silip süpürdü."¹⁸ Bu 147.000 liranın dışında Menderes'in zamanının büyük bir kısmını geçirdiği İstanbul Park Otel'deki harcamalarının tutarı da (1954-1960) 802.675 liradır.¹⁹ İBDA-C ve PKK Üzerindeki Necip Fazıl Etkisi Necip Fazıl, İslami Büyük Doğu Akıncıları İBDA'nın fikir babası ve kurucularındandır.²⁰ Örgütün çıkış noktası Necip Fazıl'ın "Büyük Doğu Cemiyeti"dir. 1984'te PKK ile birlikte eylemlerine başlayan IBDA-C, Amerikancı- İslamcı Necip Fazıl çizgisini izlemiştir. Hizbullah da Necip Fazıl çizgisindedir. 1990'ların sonunda öldürülen Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu, Necip Fazıl'ın Akıncılar adlı müritlerinden olduğunu itiraf etmiştir.²¹ İBDA-C ve Hizbullah gibi PKK'nın fikir babası da İslamcı Necip Fazıl'dır. Nitekim PKK'nın başı Abdullah Öcalan bu gerçeği, "Necip Fazıl Kısakürek'in konferanslarına gittim. Komünizmle mücadele derneğinin düzenlediği Refik Korkut'un konferanslarına katıldım,"²² diye ifade etmiştir. PKK lideri bölücü başı Abdullah Öcalan önceleri son derece dindar biridir. Uğur Mumcu'nun anlattığına göre Öcalan, 1960'larda Ankara Tapu Kadastro Lisesi'nde okurken Maltepe Camii'nde namazlara gitmiş, antikomünist yazarların konferanslarına katılmış son derece muhafazakâr bir öğrencidir.²³ Cengiz Özakıncı; Necip Fazıl, İBDA-C ve PKK ilişkisini, ABD etkisini de göz önünde bulundurarak şöyle açıklamıştır: «1984'te silahlı eylemi benimseyen İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütlerin cihat yoluyla İslami Büyük Doğu vb. gibi adlar altında gerçekleştirmek istedikleri Osmanlı Eyalet Düzeni, Batı emperyalizminin başını çeken Amerika'nın verdiği adla Yakındoğu Federasyonu'ndan başka bir şey değildi ve bu Amerikan patentli düzen bölücü örgüt PKK'nın da evet diyeceği bir düzendi. Amerika, Siyasal İslamcıları da bölücüleri de sonu Türkiye Cumhuriyeti'nin dağılmasına varacak bir ülküyle donatmıştı. *Sonunda gazetelere yansıdı ki, Amerikancı-İslamcı Necip Fazıl'ın öğrencilerince kurulan İBDA-C, Hizbullah vb. gibi silahlı İslamcı örgütlerle Necip Fazıl'ın diğer bir öğrencisince kurulan silahlı bölücü örgüt PKK, Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak üzere eylem birliği yapıyorlar*.”²⁴ Necip Fazıl, 1950'den itibaren Kürtçü harekete tarihsel derinlik kazandırmak için de bir hayli uğraşmıştır. Örneğin bu amaçla Büyük Doğu dergisinde genç Cumhuriyet'i, Kürtleri katletmekle suçlamıştır. 1950 yılında Büyük Doğu dergisinde Dersim'de çoluk çocuk, kadın erkek 50.000 Kürdün "ısırgan otu gibi doğrandığını" iddia etmiştir. Böylece benim "Dersim Duygu Sömürüsü" diye adlandırdığım sürecin ilk adımını atmıştır.²⁵ Genç bir öğrenciyken Necip Fazıl'ın konferanslarını dinleyen, yazılarını okuyan Abdullah Öcalan, biraz da Necip Fazıl'ın bu Dersim yalanlarının etkisiyle PKK'yı kurup Cumhuriyet'ten intikam almaya karar vermiştir. Necip Fazıl'ın dini nedenlerle komünist Rusya'ya kin kusması anlaşılabilir, ancak Hıristiyan ABD'yi ve Türkiye üzerindeki etkisini biraz olsun eleştirmemesi anlaşılamaz. Çünkü İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'da ateizme/dinsizliğe yönelik bir eleştiriden çok Hıristiyanlığa eleştiri vardır. Necip Fazıl ise bırakın Hıristiyan ABD'yi eleştirmeyi, "Amerikan politikasını korumakla mükellefiz," diye yazmıştır. Necip Fazıl, 17 Temmuz 1959 tarihli Büyük Doğu' da "Amerika, Dünya ve Biz" adlı başmakalesinde aynen şöyle demiştir: "Biz Amerikan politikası- nı korumakla mükellefiz. Amerikan siyasetini tutmak biricik yol… Amerika'dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından öteye geçemeyiz. Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikan politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (bütünlüğüne) ayarlamakta büyük ve her işe hâkim bir mana gizlidir."²⁶ Gerçek şu ki Türkiye'de 1946'dan sonra ABD etkisindeki Siyasal İslamcı ve bölücü Kürtçü hareketin fikir babası Necip Fazıl Kısakürek'tir. Evet, bu anlamda Necip Fazıl gerçekten de bir üstattır! O şiirin üstadı olmak dışında iç içe geçmiş biçimde birer Amerikan politikası olan Siyasal İslamcılık ile Kürtçülüğün de üstadıdır! İşin tuhaf yanı, bu ülkede, ömrünü Atatürk'e ve onun kurduğu Cumhuriyet'e saldırmakla geçiren İslamcı Necip Fazıl Kısakürek "milliyetçi", "vatansever" ilan edilirken; Kuvayı Milliye Destanı adlı şiirinde Kurtuluş Savaşı'na ve Atatürk'e övgüler dizen komünist Nazım Hikmet "Türkiye düşmanı", "vatan haini" ilan edilmiştir. İşte asıl bu çarpıklıkla yüzleşmek gerekir. Necip Fazıl önce Büyük Doğu dergisinde, sonra da kitaplarında ileri sürdüğü yakın tarih tezleriyle erken Cumhuriyet dönemini, bu dönemin en önemli aktörlerinden Atatürk ve Inönü'yü eleştirmekle kalmamış, insafsızca karalamıştır. Rejimi ahlaksız, dinsiz, acımasız, baskıcı diye adlandırıp bu doğrultuda neredeyse hiçbir somut belge ve bilgiye dayanmayan tarih tezleri kurmuştur. "Ondan işittim, bundan duydum, hatta rüyamda gördüm!" diye başlayan tarih tezlerini bolca gözyaşıyla islatıp biraz da şiirle ve dinle soslayınca ortaya gerçekten de tadından yenmez "mazlum hikâyeleri", "sahte kahramanlık öyküleri" çıkmıştır. Evet, gerçekten de bunlar başı sonu belli iyi hikâyelerdir, ama o kadar! Bunlara tarih demek olanaksızdır. Çünkü tarih belgeyle yapılır. Ancak Necip Fazıl'ın yazılarında ve kitaplarında bolca bilgi ve yorum vardır, ama aynı bollukta belge yoktur. ... O tarihin tahrifatçısıdır. - Şairliği su götürmez derecede sağlam, edebi. Ama gerisi çöp. Yok o yok bu'su falan yok yani, ben çöpüm diye bağırıyor zaten.- Zaman ayırıp okuyanlara mersilerden bir demet ≈)) ¹Bkz. Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, İstanbul, 2003. ²Hakimiyet-i Milliye, 5 Ocak 1931. ³ Necip Fazıl Kısakürek, Son Devrin Din Mazlumları, 30.bas, İstanbul, 2012, s.129 ⁴ age.,s.137. ⁵ Necip Fazıl Kısakürek, Bir Hikaye Birkaç Tahlil adlı hikaye. ⁶ Cumhuriyet, 26 Kasım 1938. ⁷ Cazın Gürbüz, “Şu Necip Fazıl” , Yeniçağ, 26 Eylül 2013. ⁸ Alaattin Karaca, Necip Fazıl ve Adnan Menderes İlişkis, Ankara, 2009, s.19 ⁹ Necip Fazıl Kısakürek, Benim Gözümden Menderes, İstanbul, 1994, s. 212. ¹⁰ Karaca, age., s. 23-24. ¹¹ Mina Urgan, Bir Dinozorun Anıları ¹² Gürbûz, agm. ¹³ Gürbüz, agm. ¹⁴ Şevket Çizmeli, Menderes Demokrasi Yıldızı, 2.bas, Ankara, 2007, s.206. ¹⁵ Karaca, age., s.35, 85. ¹⁶ age., s.100. ¹⁷ Kısakürek, age., s.357. ¹⁸ Kısakürek, age., s.493. ¹⁹ age., s.685. ²⁰ Poyraz, age., s.30. ²¹ Çizmeli, age., s.224. ²² Bkz. Doğu Perinçek, Abdullah Öcalan'la Görüşme, İstanbul, 2009, s.18; M. Ali Birand, Apo ve PKK, İstanbul, 1992, s.79; Uğur Mumcu, Kürt Dosyası, 12.bas., Ankara, 1998, s.21; Özakıncı, age., s.240. ²³ Mumcu, Kürt Dosyası, s.16. ²⁴ age., s.246. ²⁵ Kısakürek, Son Devrin Din Mazlumları, s.166 vd. ²⁶ Necip Fazıl Kısakürek, “Amerika Dünya ve Biz”, Büyük Doğu. S.20, 17 Temmuz 1959 (başmakale). — İNCELEME SİNAN MEYDAN'IN EL CEVAP KİTABINDAN —
Çile
ÇileNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 201821bin okunma
··1 alıntı·
7 artı 1'leme
·
4.673 görüntüleme
K E R E M   ✓ okurunun profil resmi
twitter.com/Oldlaikdays/sta... şunu da şuraya bırakmadan rahat edemedim, koca üstat, gariplerin dedesi :D
Varsayalımismail okurunun profil resmi
En üstat, mazlumların sesi... :D
3 sonraki yanıtı göster
Hakan okurunun profil resmi
İncelemeyi 3.kez okuyorum. İncelemede kapı gibi kaynak var, ilk bakışta taraflı denilebilir; ancak neyse o söylenmiş? Bir şeyler söylemek istiyorum, ama konuşamıyorum. Sözün bittiği yerdeyim, helal olsun yani ne denilebilir? Kalemine sağlık, lütfen yazmaya devam et. Bu tarz incelemelere daha çok ihtiyacımız var.
Varsayalımismail okurunun profil resmi
Sinan Meydan sağolsun. İnceleme
El- Cevap
El- Cevap
kitabından...
Varsayalımismail okurunun profil resmi
Kısacası
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
şerefsizdir vatan hainidir. Tersini iddia eden savunan ya koyu cahildir ya şerefsizdir, haindir nokta.
Varsayalımismail okurunun profil resmi
Kaynakla belgeyle -ki veremezsin çünkü her şey ortada, herif ben buyum diye bağırıyor- karşılık vermeyeceksen yazma canım kardeşim, kaldırırım. Seninle uğraşamam... Hayır okumuyorsunuz da... Karşılık verdiğiniz şeyin ne olduğunu bilmeniz gerekir önce karşılık vermek için.
✮✩Sirius✮✩ okurunun profil resmi
Harikasınız 👏👏👏👏👏 Işık olduğunuz için teşekkürler 👏👏
Varsayalımismail okurunun profil resmi
Nasıl kuduruyorlar nasıl... ≈))
Pluviofil okurunun profil resmi
Ne okusam diye düşünüyordum buldum. Tabii ki incelemeyi okuyacağım 😄
Varsayalımismail okurunun profil resmi
İncelemede video bağlantısı paylaşamadım. Kendi sesinden kitaba ismini veren şiiri: youtube.com/watch?v=yu-bkTn...
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.