Aşktan ölenler ne cennete ne cehenneme gidebilirler. Onlar için ebediyet olmaz, onlar cennet ve cehennemi yaşamışlar ve ruhları heyecanlarına, coşkunluklarına sarf edilmiş, bitmiş, yok olmuştur.’
Sully Prudhomme
Halide Edib’in 1924 yılında yayımlanan romanıdır.
Çapkın bir asker olan Hasan Bey ile modern ve ideal bir Türk kızı olarak tasvir edilen Zeyno’nun umutsuz aşkını merkeze alır.
Hasan Bey ile Zeyno ilk karşılaşmalarında birbirlerine yakınlık duymuştur. Ancak Hasan bey ile hala dayı çocukları olan Azize nin de arkadaşlıktan öte yakınlıkları vardır. Azize ile Zeyno arasında çocukluktan gelen arkadaşlık bağı ;
Azize nin Hasan bey e duyduğu aşırı sevgi, kıskançlık ile birlikte onu ölüme itebilecek kadar güçlü bir duygu olduğundan
Zeynep aşkından feragât eder.
Kendi yaşayacağı yarınları, hayat hissesini, aşk hissesini Azize yaşasın, der.
Halide Edip bu romanda üç farklı kadın tipi çizmiş..
İkisi bizden, diğeri yabancı
Azize güzellikten başka çekici tarafı olmayan, saf aşkını ve kendini kıskançlık zehiri ile tüketen Türk kızı ..
Zeyno aldığı batı tarzı eğitime rağmen Türk kültür ve geleneklerine bağlı modern ideal Türk kızı,..
Bir de yabancı kadın Dora..
Dora, Hasan beyin Zeyno ile umutsuz aşkından ve Azize nin bunaltan kıskançlığından sığındığı liman.. Serbest yaşamı idealize ediyor romanda..
Evlilik kişinin hürriyetine vurulmuş bir Zincir* Dora ya göre..
Dora..
- Zaten, diyordu, hep böyle olmuyor mu, bir erkekle yaşayan kaç kadın var, yalnız karısını seven kaç erkek var? İki taraf da nihayetsiz bir riya, çirkin bir yalanla bir birini aldatıyor, nihayetsiz bir hile ile cemiyeti aldatıyor;
fakat cemiyet aldanıyor mu? Fertlerinin en gizli zevklerini ve en çirkin zaaflarını bilmiyor mu? Yalnız bu karşılıklı olan yalan kanunundan çıkan, açık yaşamaya, hayat arkadaşını da, cemiyeti de, aldatmamaya cesaret eden şiddetle ceza görüyor.
*.. insanların kalbinde ev sahibi olmak mümkün değildir. Kısa, uzun, muayyen bir müddet için, insan bir kalbe girer, sonra yerini yeni kiracılara, daha çok bedel veren kiracılara bırakır, gider.
Erkek ve kadın karekterinin hem duygusal hem fiziksel başarılı tasvirleri, batı edebiyatı yazarlarının eserlerinden ustaca yerleştirilmiş kesitler ile zenginleştirilmiş güzel bir roman..
Kalp ağrısını, duyguların yoğunluğunu tüm karekterler için ayrı ayrı hissettirmiş..
Eserlerin tek handikabı eski Türkçe kelimelerin yoğun olması..
Ancak bana göre sadeleştirme olsa okunurluğu artsa bile estetik bakımından ve duygusu açısından aslının tadını vermeyebilir.
Bizden, cumhuriyet dönemi romanı okumayı özlemişim.
Severek, beğeni ile okudum.
Şimdiye kadar okumamış arkadaşlara önerebilirim.
*.. kalbin bin bir ihtiyacı var, dost, aşık, arkadaş, daha bilmem kaç türlü bağ insan için aynı zamanda kabildir.
*Siz hiç kimseyi sevmeyeceksiniz, fazla ve karışık düşünüyorsunuz. Sevmek kafa ile, düşünme ile değildir. Sevmek. .. Sevmektir işte!
*Artık kalbimi ağladım, aşkımı ağladım.
Demek hepsi, bunlar bir avuç tuzlu sudan ibaretmiş.
Gözyaşlarını eskiler niçin şişelere koyup ebediyen sevgililerinin mezarında saklarlarmış, anladım.
*Bazen alay bazen acıma, fakat çok zaman zulümle titreyen ateş dudakların şimdi tek bir manası vardı: O kendisi terk etse bile kalbiyle unutamayan müstesna kadınların ebedi olarak bükülen dudaklarındaki şifa bulmayan acılardı.*
Keyifli okumalar
Kalp AğrısıHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 20232,267 okunma