İyiyi, “güzel ve yüksek şeyleri” ne kadar çok
anladıysam, o kadar derinlerine battım, sıkıştım
kaldım içlerinde. Bundaki önemli nokta, bu halimin
tesadüfi değil de, adeta kaçınılmaz bir nitelik
taşımasıydı. Sanki bu hal bir hastalık, bir düzensizlik
değil, benim doğal halimdi; sonunda buna karşı
koyma isteğim bile kalmamıştı.