Gönderi

Geceleri uyanır, Gecelerin en karanlığında, Üstüne üstüne çullanır o zaman felâketleri. Kara kuşlar gagalar Bir deri bir kemik boynunu. Aydınlıkta hep gülümseyen Saygın yaşlı değil, Yatağında büzülmüş Çok küçük bir ihtiyardır şimdi. Ölülerle başbaşa kalır; mutlu olursunuz kimi zaman: Geceleyin düşlerinde Hep ölülerle artık. Onlarla birlikte koşuyor Denizin ıslattığı kumsallarda. Ara sıra denizin üstünde de yürüyor, Hopluyor zıplıyor Onlarla birlikte. Ama bu mutluluk anları çok enderdir. Çünkü ihtiyar, yaşamın onu ne denli kirlettiğini bilir: Önce karartma geceleri başladı O aydınlık kafasında. Sonra ılık kızıl kanının yerine Kentin kirli suları aktı damarlarında Ölü bitkileri, çöpleri sürükleyerek. Sonra patladı patlayacak bir bomba yerleşti Eskiden yüreğinin olduğu yere. Yaşamın kirinden arınmak isteği içindedir ihtiyar: Kafanın içini temizlemelisin, Pis kokulu süprüntü yığınlar var orada. İğrenç küçük böcekler dolanıyor Beyninin kıvrımlarında. Kova kova sular dökmelisin, Arındırmalısın kafanın içini, Serin rüzgârlar esmeli, Dibinde çakıl taşları ışıldayan Saydam ırmaklar akmalı, Kumrular uçuşmalı Kafanın içinde. Ama ne kirden kurtulabilir, ne de kandan: Tepesindeki buluttan Kan yağıyor üstüne, Bastığı topraktan Kan fışkırıyor yüzüne. Arınmak istiyor, Ama dereler de kanla dolu, Denizler de. İhtiyar bir an önce ölmek ister: Kemiklerinin kırıklığını Belli etmeden, Ağır ağır yürüyor Kirli bir denizin kıyısında, Boşuna bekliyor İğrenç bir canavarın Sulardan çıkıp İşini bitirmesini. Ama kimi zaman da ölüm, bir kedi yavrusu kadar sevimli gelir ona: Ölüm, kucağına yerleşmiş, Bir güzel kedi. Okşadıkça fesleğenler gibi, Güzel kokular saçan. Ölüm, boğucu sıcaklardan sonra gelen, mis gibi toprak kokan, bir yağmur kadar güzeldir kimi zaman. Tıpış tıpış pencereme gel, yağmur. Tıp tıp et cama. İçeriye alayım seni. Gözyaşlarının tuzunu, Sevişmenin terini Yaşamanın kirini sil üstümden Yıkayıp tertemiz et beni. Bir an önce ölmeye can atar: Artık teslim al beni, ölüm. Güneşin altın ellerinden teslim al. Karanlık uykulara göm beni. Ölemeyince, sözcüklere sığınır, ama şair olmadan şiirimsi şeyler yazmaya hakkı olmadığını da bilir: Kır saçlı kafasının içinde, İnci dizercesine sözcükler dizmek istedi. Ağızlarından, burunlarından, kulaklarından Kanlar fışkıran gencecik dalgıçlar Bulmuşlardı o incileri Denizlerin en derinlerinde. Uykusuz gecelerin saatleri ilerledikçe, yakında öleceği için bir çeşit hüzün duyduğu da olur. Nice güneşler doğacak, Göremeyeceksin. Yaz yağmurları yüzünü okşayamayacak, Karpuz dilimlerini ısıramayacaksın. Hanımelilerin kokusu Senin için artmayacak Karanlık basarken. Kurumuş bir yapraksın sen, Toprağa karışacaksın. Sonra güneş doğar ve ihtiyarın yaşama içgüdüsü ölüm özlemini yenilgiye uğratır: Ölümün mağarasından Gün ışığına çıktı. Güneş ne güzelmiş, Ne güzelmiş kıyıda koşan çocuk Kayalara martılar gibi konan âşıklar, Açıklardaki beyaz tekne. Ne güzelmiş Karacaahmet'de Adsız bir ölü olmamak. Bu yaşama içgüdüsü her zaman ayaklanmaya hazırdır zaten: Tamam, bitti diyor, Vazgeçtim artık diyor. Karanlık kuyu kapağını açmış Beni bekliyor diyor. Derken kirli bir motel odasının banyosunda Sevinçle zıplayan küçücük Yemyeşil bir kurbağa yavrusu görüyor Vazgeçmekten vazgeçiyor. Gün ışıyınca geceleyin ölmediği için, biraz gurur bile duyar ihtiyar. Uluyan fırtınalar saçlarından yakalayıp Karanlık uçurumlara fırlattı seni. Yanardağların doruğundaki ateşlere, Buzdağlarının zehirli yeşil sularına attılar seni. Gözyaşlarının tuzuyla kavruldu her bir yanın. Yağmurların bıçakları delik deşik etti bedenini. Sapasağlam, tertemizsin gene de, Kumsalda koşan çocuğun Elinde sıkı sıkı sıkı tuttuğu O küçük beyaz taş gibi. Çevresinde gördüklerini, örneğin rüzgârda sallanan bir ağacı sevmeye başlar: Ölüm ona yaklaştıkça O çılgın ağaca sevdası artıyor. Sevdası arttıkça Büsbütün çıldırıyor ağaç, Ölüm de biraz uzaklaşıyor sanki. Yaşamın zaferiyle birlikte, büyük küçük sevinç çanları çalmaya başlar. Küçük çanlara çocuklar asılmışlar, onları kendilerine salıncak yapmış, sallanmaktadırlar. Büyük çanların iplerini ise, ihtiyarlar çekmektedir titreyen elleriyle.
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.