Bir gün adamın birine bir köylük yerde rastlamışlar. Herif hem türkü söyler, hem çapa çapalarmış; doncak.
— Sen kimsin? demişler.
— Na! Demiş, şu ağaç altında uyku kestiren herifin uşağıyım.
— Nerede yatarsın?
— Samanlıkta.
— Ne yer, ne içersin?
— Bey ne verirse.
— Ne verir?
— Kuru ekmekle soğan...
— Hiç dertlenir misin?
— O da neye?
— Yani ya, kederlenir misin?
— Bilmem öyle şey, demiş, ben cahilim.
— Hah, demişler, aradığımız adam!
— Aman, biz de seni anyorduk. Versene şu gömleğini bize, sana bir kese altın verelim.
— Gömleğim yok ki...