Gönderi

136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Büyü Dükkanı
Öyle bir dükkân düşünün ki içinde sizin ihtiyacınız olan, hatta -ihtiyacın da ötesinde- hayal edebileceğiniz her şey olsun; tabii ki siz bedelini ödeyebildiğiniz sürece… Bu dükkândan sadece gerek duyduğunuz şeyleri alıp çıkmanıza gerek yok, eğer isterseniz sahip olduğunuz gereksiz şeyleri de burada bırakıp gidebilirsiniz. Ayrıca dükkân sahibinin de hayattaki tek amacının müşterilerini aldatmadan onlara en doğru şeyi satmak ve karşılığında da sadece gerekeni –ne eksik ne fazla- almak olduğunu düşünün… Böyle bir dükkân tam da herkesin en çok dileyebileceği şey olurdu herhalde. Hayallerinizdeki her güzel şeye ulaşmanın zorluklarla dolu bir yoldan geçtiği gibi Büyü Dükkânı’na ulaşmak da oldukça güçtür. Fakat bu zorluğu göğüslemeyi göze alıp buraya ulaşan insanların da hayatı değişmektedir; alış veriş yapsalar da yapmasalar da… Büyü Dükkânı psikodramanın en popüler tekniklerinden biridir. Karşılıklı konuşma, pazarlık ve ikna yöntemiyle insanların neyi istediklerini ve aslında neye ihtiyaçları olduğunu gösterir. Böylece buradaki müşteriler ikna olmuş bir şekilde dükkândan ayrılır ve alış veriş yapmamış olsalar bile artık “gerçek” kendilerini keşfettikleri için dükkândan çıkıp yeni ve daha mutlu bir hayata başlarlar. Büyü Dükkânı’ndaki satıcı insanlarla pazarlık yaparak onları ikna ediyor demiştim. Bu pazarlık pek bildiğimiz tarzda değil, burada satıcı önce insanlara istedikleri şey karşısında ne vereceklerini sorarak başlatıyor pazarlığı. Sonra da müşteri feda etmeye hazır olduğu şeyi söyleyince öyle bir pazarlık yapıyor ki müşteri en sonunda seve seve vermeye hazır olduğu şeyin ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu fark ediyor. Böylece Büyü Dükkânı’ndan içindeki saklı hazinesini keşfetmiş olarak çıkıyor. Mesela, buraya gençliğini tekrar kazanmak isteyen biri geldiğinde satıcı ona gençliğini vereceğini ama karşılığında da tecrübesini alacağını söylüyor. Bir an için bunun cazip bir anlaşma olduğunu düşünen müşteri daha sonra gerçeği kavrıyor: Yıllar ondan gençliğini almış olabilirdi ama en az gençlik kadar önemli olan hayat tecrübesini de kazandırmıştı ve bu tecrübeye sahip olan herkesin bildiği gibi o da biliyordu ki; gençliğin gücü ve enerjisi, bilgi ve tecrübe önderliğinde yönetilmediği sürece boşa harcanmaya mahkûmdu… Kitap kendi tarzındaki benzerlerine göre oldukça samimi bir görüntü çiziyor bence. “Ben hayatın gizlerini keşfettim, size de anlatayım; belki hayatınız değişir.” gibi bir iddiası ve insanlara üstten bakan bir yaklaşımı yok. Bunun aksine olayları sizinle beraber yaşıyor, size “beni takip ediniz” demiyor. En azından Robin Sharma’nın bitmek tükenmek bilmeyen “yeni kitap yazıp insanlara hayatın ne kadar güzel olduğunu ve onu nasıl yaşamaları gerektiğini anlatma” çabasını(!) ve elde ettiği başarıyı; ya da gizli hazinemiz hakkında bizden daha çok şey bilen “Secret”ı göz önüne alınca Büyü Dükkânı için rahatlıkla herkesin okuması gereken bir kitap diyebilirim. Büyü Dükkânı hayata her zaman olumlu yönden bakmanızı; sahip olduğunuz değerlerin, en az sahip olamadıklarınız kadar önemli olduğunu, bunların yokluğunda sizin gerçekten “siz” olamayacağınızı masalsı bir anlatımla okuyucuya aktarıyor. Hayatın her zaman düşündüğümüz kadar kötü olmadığını size anlatmaya çalışan biri herhalde 100 gün konuşsa da bir arpa boyu yol alamaz; ama Yeşim Türköz bunu 100 sayfada başarmış. Diğer bir deyişle; hemen bu hafta sonu Taksim’e gitmek için vapura binmişken ya da banliyö treninde Kadıköy’e giderken rahatlıkla bitirebileceğiniz bir kitaptan bahsediyorum. Sanırım bu küçük çaba hayata biraz daha olumlu bakmak için herkese yeterli olur.
Büyü Dükkanı
Büyü Dükkanı
Yeşim Türköz
Yeşim Türköz
Büyü Dükkanı
Büyü DükkanıYeşim Türköz · Epsilon Yayınları · 20233,202 okunma
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.