Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

104 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Bir Kitabın Anlattıkları Değil, Hissettirdikleri.
Bazı kitaplar vardır, "neden daha önceden okumadım?" diye hayıflanmamıza sebep olur. Bazı kitaplar da vardır ki, okumak için en uygun zaman beklenir. İşte ben de
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
okumak için en uygun zamanı bekliyordum. Biliyordum ki, dünya endişeleri ile dolu günlerin arasına sıkıştıramayacağım kadar değerli cümleler vardı her kitabında, her sayfasında. "Ertelemek yaşamın mayasını kaçırır" demişti bir yazar. Bu cümleye artık bir itirazım var: "Bazı ertelemeler yaşamın mayasını güçlendirir." Nerede ne okuyacağını bilmek de sanırım iyi bir özellik. Ya da benim sadece kendimi avutmak için uydurduğum bir tespit cümlesi. Kendimle bunun tartışmasını yapmayacağım. Bu kitapla ilk kez karşılaştığımda, aklıma
Âşık Veysel
Âşık Veysel
üstadın "Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz" türküsü gelmişti. Eh madem konusunu açtım, türkünün en güzel yerini de buraya yazmadan edemeyeceğim: "Ey gönül, derdinden etme şikayet, Yüce dağlar gurur duyar karından." "Türkü söylemeyi bilmeseydik ne yapardık bilmiyorum." demişti Şükrü Erbaş. Türkü söylemeyen insanlara soruyorum: Mesela bir işin derinliklerine daldığınızda, dudaklarınızda hafifçe bir türkünün mırıltısı olmuyor mu? Çalarken radyoda eşlik etmiyor musunuz bir türküye? Peki ya türkü dinlemeyenler... Dertlerinizi türkü olmadan nasıl hafifletiyorsunuz? Yorulan ruhunuza türkü olmadan nasıl sükunet veriyorsunuz? Yorulmadınız mı anlamsız tekrarlı şarkılardan? Hemen üste yazdığım şu iki satır türkü sözünün mânâsını nerede arıyor, buluyorsunuz? Belki biraz sert olacak ama türkü dinlememiş insanın üzüntülerinin mayasız kaldığını düşünürüm hep. Türküleri suya benzetirsek, bizler kocaman bir deryaya sahibiz, yüzmeyi bilen yok. Üzülüyorum. Vicdanların katılaştığı, duyguların köreldiği, samimiyetin tükendiği, lafın çok ama mânânın yok olduğu bu devirde türküsüz kalmanıza üzülüyorum en çok. Bir türkünüz olsun mesela, ruhunuz incindiğinde açıp dinlediğiniz. Yalnızlığa arkadaş edindiğiniz... Yalnızlık... Gerçekten de bütün hayatımızı sonunda yalnız kalmak için yaşıyoruz. İnsan yığınları, kelimeler, kornalar, metrolar, duraklar, bisikletler, marketler, kaldırımlar, geç kalmalar, telaşlar... Ruhumuz sıkışıp kaldı hepsinin arasında. Yalnızlaşmak yetmiyormuş gibi, yalnızlığı sever olduk. Bağımlılık yaşıyoruz. Sessizliği, odamızı arıyoruz en ufak kalabalıkta. Kendimizle baş başa kalmak istiyoruz. Kimseyi dinlemez olduk, kendimizden başka. Acılarımız bile bizi birleştiremez oldu. Yaralarımız kabuk bağlarken hep yalnızdık. Böylece bir tek kendi yaralarımızı görür olduk. Siyah, hepimizin ortak rengi oldu, bizi gizleyebildiği için. Beyaza tahammülümüz kalmadı. Aydınlığın düşmanı olduk.
Kinyas ve Kayra
Kinyas ve Kayra
'da, "Sorarlarsa, "Ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..." demişti Hakan Günday. Hayatı kimseye çarpmadan yürümek mümkün mü? Bilmiyorum. Belki de çarpa çarpa, yıkıla yıkıla öğrendik yalnızlığı. "Bir tek ölüler yalnızdır" dedi Şükrü Erbaş. Anladım ki, bizler bedeni toprağa gömülmeyi bekleyen yalnızlarız. En sonunda aldık o yalnızlığı, baş tacı yaptık. Hep sen vardın, hep sen olacaksın dedik. İyi ki yalnızlıklarımız var. İnsanlar evrenin sonsuzluğu karşısında şaşırıp kalırken, ben dünyanın büyüklüğünü yeni idrak ediyorum. Başladığım yer ile şu an bulunduğum yer arasındaki mesafenin hayatımın özeti olduğuna inanıyorum. Dinlenmeye fırsat bulamamış insanlar için bir durağın kıymetini anlıyorum. Burası dünya! Çırpınıp içinde döndüğümüz, çırpındıkça battığımız bir telaş deryası. Yürek tarlalarımıza birazcık sükûnet ekme vakti geldi, geçiyor. Hep kurak kalmış o toprağı gözyaşı ile sulamak, ara sıra her şey yolunda mı diye yoklamak gerekir. Yarıp da toprağı, başak verince mahsul, bir harman hazırlığı başlar. Kavurucu güneşin altındadır mesai. Torba torba sükût tohumunuz olacak. Değirmene vermeyin o tohumları. Ezilip yok olmak için, bulunması zor bir nimettir. Bir dost tavsiyesi... Kitap sayesinde Necatigil şiirlerini okumaya başladım. Onca övgüye kayıtsız kalamayacağımı düşündüm.
Küçük Prens
Küçük Prens
'i okurken, kitabı alıp pamuklara sarasım vardı. İncitmekten korkardım. Şimdi pamuklara sarılacak bir yazar, şair buldum sanırım. Uzakları yakın edecek cümleler buldum. Hasreti, sırt çantamın içine sokacak kitaplar buldum. Sayfalar arasında samimiyet buldum. Şükrü Erbaş okumaya en doğru zamanda başlayın efendim. Zaten o doğru zaman gelince, anlayacaksınız. İncelememin (inceleme demek için bin şahit lazım) sonuna gelirken, böyle değerli kitapları hediye olarak almış olmanın gururunu yaşadığımı itiraf etmek istiyorum. Kitap hediye edebilen insanlar, kıymetli insanlardır... Yağmur başladı. Belki de çırpınıp içinde döndüğümüz dünya temizlensin diyedir. Sizi bu değersiz cümleler ile başbaşa bırakırken, kendim yağmuru izlemeye gidiyorum. Kitapla kalın efendim...
Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya
Çırpınıp İçinde Döndüğüm DünyaŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20214,327 okunma
··
332 görüntüleme
Betül okurunun profil resmi
Çok içten, çok nahif bir inceleme olmuş, bu kitaba da böylesi yakışırdı herhalde :) Ellerinize sağlık :)
Mehmet Emin Akın okurunun profil resmi
Gönlümden kopan bir cümle ile bir şeyler yazmaya çalıştım sadece. Yorumunuz mutlu etti beni, çok teşekkür ederim. 😊
1 sonraki yanıtı göster
İrkaay okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık yine harika bir inceleme yazısı olmuş ☺️
Mehmet Emin Akın okurunun profil resmi
Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. 😊
Ela okurunun profil resmi
Düşünceler sarmacında birçok yazar ve değerli insanı peşine takıp gitmişsin, hepsinden bir şeyler almışsın; boşa okumamış,boşa öğrenmemissin!
Mehmet Emin Akın okurunun profil resmi
Hayatta hiçbir şey boşa değildir efendim. Acılar, yaşanmışlıklar, öyküler, romanlar, okumalar, yazmalar. Kapıların kapalı olduğu dönemlerde bile insanoğlu kalbine ve beynine bir şeyler alabilir. 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.