Yararlı olmak isteyen kişi, Baudelaire’in izlediği yolun tersine gider: dünyadan kalkıp bilince ulaşır, salt diye gördüğü birkaç sağlam siyasal ya da ahlaki ilkeden yola çıkar ve önce kendisi bunlara boyun eğer; kendisini, bedeni ve ruhuyla, hiç de kendisinin bulmadığı kurallara uyan, daha başka şeyler arasında belirli bir şey, belirli bir düzeni gerçekleştirmeye yarayacak bir araç gibi görür ancak. Ama eğer önce, uymak istediği yasaları yaratmak zorunda olan bu amaçsız kuralsız bilinci kusacak kadar tattıysak, yararlılık da tüm anlamını yitirir; yaşam da bir oyun olup çıkar, insan kendi amacını, emir, uyarı, nasihat olmaksızın, kendi başına seçmelidir. Ve, şu yaşam içinde, bile isteye kendimize seçtiğimiz amaçtan başka bir amaç bulunmadığı gerçeğini bir kez gören kişi de artık aramak isteği duymaz pek.