Gönderi

1065 yılındaki Uz akınından sonra Tuna boylarının biricik hakimi tekrar Peçenekler oldular. Bu sırada Bizans'ın içeride büyük karışıklıklar yaşaması Peçeneklerin Tuna boylarında rahatça dolaşmalarını sağladı. Hatta Kegen'e 1048 yılında yerleşmesi için verilen üç kale artık tamamen Peçeneklerin oldu. Yine bazı şehirleri ele geçirdiler. Bu sırada kağanlığın başında bulunan Tatrys (Tatous, Tatoş, Tatuş) Silistre'yi ele geçirerek burada güçlü bir hakimiyet kurmuştu. Bizans bu sırada hem içeride hem de dışarıda oldukça zor bir süreçten geçiyordu. Bir taraftan Selçuklular, Anadolu'daki topraklarına akınlar düzenliyorlar diğer taraftan başkentte imparatorun ölümü ile ortaya çıkan boşluk bir türlü giderilemiyordu. Bizans imparatoriçesi Eudokia'nın zayıf yönetimi gün geçtikçe dikkat çekiyordu. Ölüm döşeğindeki kocasına verdiği ömür boyu dul kalma sözünü patriğin izni ile bozdu ve yakışıklı Romanos Diogenes ile evlendi. 1 Ocak 1068 tarihinde de kahraman, bahtsız ve asil bir ailenden gelen IV. Romanos Diogenes imparator ilan edildi. Diogenes kendisini Bizans'ta bu karışıklıklar devam ederken 1067 yılında Bizans topraklarına akınlar düzenleyen Macarlar ve Peçenekler üzerine kazandığı başarılar ile duyurmuştu. Diogenes, Sofya valisinin emri altında Esvapçıbaşı unvanı altında bir subay olarak görev yapmış ve akınlarda bulunan Peçeneklerle karşılaşarak savaşmıştı. Savaşlarda pek çok Peçenek öldürmüş, çok az sayıda da esir almıştı. Onun nam salması ise esir aldığı Peçenek askerlerinin yanına öldürdüğü Peçeneklerin kesilmiş kellelerini koyup imparatora göndermesi üzerinden olmuştu. Bizans ele geçirdiği Peçeneklerin bir kısmını tıpkı Uzlar gibi ücretli asker olarak ordusuna aldı ve bunlardan Anadolu'da Selçuklulara karşı yaptığı savaşlarda öncü ve hafif süvari birlikleri olarak faydalandı. Öncü birlik olarak yorgun Bizans kuvvetleri güçlerini ne ile yerine getireceklerini bilmeden mola verdikleri vakit atlarından inmiş olan Peçenekler hemen erzak temini için bölgeye atılıyorlardı. Ancak bu tür birlikleri kullanmanın bir tehlikesi ve sakıncası vardı o da karşılaştıkları diğer Türkler ile benzerliklerini fark etmeleri idi. Nitekim Romanos Diogenes'un seferinde yer alan ve Selçuklu Türkleri ile girdikleri çatışmalarda yeni dostlarını yakından gözlemleyenler onlarla diğerleri arasındaki yakın akraba benzerliğinden şaşkına dönüyorlardı. Bizanslıların bakış açılarına göre bu çirkin dış görünüş, bağırışlar ile savaş tarzı aynı idi. IV. Romanos Diogenes tahta çıkışının üçüncü ayında gerekli tedbirleri aldıktan sonra Anadolu seferine çıktı. Bu sefer hakkındaki bilgileri bizzat yanında bulunarak, bütün olayları yakından görme ve yaşama şansına sahip olan Attaleiates'in kaleminden öğreniyoruz ancak o, Uzları ve Peçenekleri diğer Bizans kaynakları gibi hep Skit adı altında anmaktadır. Diogenes, seferine devam ederken Halep'e geçip Menbiç'i almadan önce Attaleıates şöyle bir bilgi vermektedir: "Diogenes Halep önünde ordugah kurdu, atından inmeden önce İskitlerle (Peçenek) bazı Rumları düşman arazisini böylece talan ederek, yiyecek bulmaya yolladı sonra bu birlikler gittikleri yerlerde düşmanın erkeklerini, kadınlarını ve hayvanlarını sürükleyip getirdiler". Bu birlikler Diogenes ile Malazgirt'e kadar gittiler. Bizans İmparatoru Kayseri yakınlarında bulunduğu bir sırada Selçukluların büyük bir kalabalık ile oraları talan ettikleri haberini aldı ve onların üzerine asker gönderdi ancak bunlar hiçbir şey yapamadıkları gibi kaçmak zorunda kaldılar. Bunun üzerine Bizans ordusu yürüyüşüne devam ederek, düz bir araziye gelip kamp kurdu. Ancak Türkler onları gizlice takip ettiler ve tepelere saklandılar. Bu durumda hemen savaşmaya karar veren imparator, öncü birliklerini gönderdi, onlarda düşmanı kaçmak zorunda bıraktılar. Kaçanları takip ederken de Peçeneklerden oluşturduğu öncü birliğinden yararlanmak istedi ve düşmanın arkasındaki arazinin hilal biçimli kıvrımını geçerek hasımlarına doğru ilerlemelerini emretti. Ancak tam bu sırada pusuda bekleyen Selçuklu askerleri Bizans'ın ordugahına saldırdılar. Neticede bir şey yapamadan kaçmak zorunda kaldılar. Diogenes bundan sonra orduyu ikiye ayırdı: Trakhanites'i seçkin askerleri ile daha önce gönderilen Peçeneklere ve Franklara yardımcı olmak üzere Ahlat'a gönderirken, kendisi de Malazgirt'e doğru yola çıktı. Bu ikiye ayırma sonraları çok tenkit edildi. Malazgirt'e geldiğinde ilk iş olarak hisarı ele geçirdi ve oradaki Türkler kendisine teslim oldular. Bundan son derece mutlu olan Diogenes kısa bir süre sonra Bryennios'un Alp Aslan'ın öncü kuvvetleri karşısında aldığı mağlubiyete kızarak onu korkaklıkla suçladı, takviye göndermesi talebini reddetti. Ancak ordu papazı ile ileri gelenlerin iknası sonucu Erzurum'un en yüksek yöneticisi Bsilakis'i gönderdi. Fakat o da esir düşmekten kurtulamadı. Bu haberi alan Diogenes, kendilerini tehdit eden tehlike yüzünden korkuya kapılarak, hem olup-bitenleri öğrenmek hem keşif yapmak hem de çatışma ihtimalinin yüksek olması dolayısı ile ordugahtan ayrılmak zorunda kaldı. Hiç kimsenin kendisini fark etmemesi için akşama kadar yüksek tepelerde kaldı ve güneşin batışıyla geri döndü. Türkler ansızın gökten indirilen Tanrılar gibi ortaya çıktılar ve ordugahın dışında konuşlanan ve Bizans'ın hizmetinde bulunan ücretli Peçenekler ile birlikte Rum askerlerine saldırdılar. Savaş naraları atarak, yaylarından oklar fırlatarak, atlarıyla bunları büyük tehlikeye düşürdüler ve sonunda birçoğunu öldürdüler. Saldırıyı uğrayanlar ordugaha kaçmak zorunda kaldılar, Selçuklu Türkleri de onları takip ettiler. Dışarıdakiler içeriye, içeridekiler dışarıya çıkmaya çalışınca büyük bir kargaşa yaşandı ama bu sırada Türkler ordugaha girerek bütün ağırlıklarını zapt ettiler. O gece ay olmadığı için kimin kovalayıp kimin kovalandığı ayırt edilemedi. Çünkü ücretli Peçenek askerleri ile Türkler arasındaki büyük benzerlikler kargaşayı arttırmıştı. Peçeneklerde damarlarındaki kanın çağrısına sağır kalmadılar, karşılarındakilerin kendi soydaşları olduğunu fark ettiler. Onlar ordugaha girdiklerinde Türkler ile karıştırdılar. Bu yüzden de bazı Peçenekler bu telaş ve karanlık sırasında farkında olmadan (veya olarak) Bizans ordusunun savaş planlarını Türklere bildirdiler. Ertesi gün savaş olanca hızıyla devam etti ve başında Tanes (Tamim)'in buluduğu Peçenek veya Uzlardan oluşan birlik düşman saflarına katıldı. Bu haberin Ahlat hisarı dışında bulunan Trakhaniotes'e ulaşması uzun sürmedi ama o yardım edeceği yerde ordunun büyük bir bölümü ile uzağa kaçmayı tercih etti. Diogenes henüz Alp Aslan'la karşılaşmamıştı ve Trakhaniotes'in kaçtığından da haberi yoktu. Bulunduğu çadırda ertesi gün yapılacak savaş için hazırlık yaparken, Attaleiates kendisine İskitlere (Peçenekler) karşı var olan kuşkularını gidermek üzere bir teklif götürdü. Attaleiates , imparatordan onları yemin ettirerek taahhüt altına sokmasını istedi. Bu teklifi beğenen imparator, yemin ettirilme ile bu yemine sadık kalıp-kalmayacaklarını kontrol etme görevini de ona verdi. Peçenekler ve Uzlar imparatora ve Rumlara sadakatlerini sarsılmaz bir biçimde koruyacaklarına dair atalarından kalma geleneklerine göre yemin ettirildiler (ki bu gelenek kanaatimizce kılıçların üzerine sağ ellerini koyarak and içmeleridir). Bizans onlara güvendiğinin daha iyi anlaşılması içinde yapılan anlaşmaya sadık kalınması görevini and içen beylere bıraktı. Onlarda verdikleri sözü ve yemini bozmadılar. Attaleıates, bir Selçuklu askeri ile Skit arasındaki yakınlıktan bahsederek, her iki zümrenin de "aynı çirkin kıyafetli olduklarını, aynı tarzda bağrıştıklarını ve aynı savaş tekniğini uyguladıklarını" belirtmektedir. Görüldüğü üzere Peçenekler ve Uzlar karşılarındaki Selçukluların kendilerine yakın olduklarını anlamışlardı. Bu yüzden de Bizans ordusundaki bazı "Skitler" Selçukluların tarafına geçmişlerdi. Bilim dünyasında bir dönem savaş öncesinde Uz ve Peçeneklerden bir grubun başlarındaki Tamin'le beraber Selçukluların tarafına geçmeleri 26 Ağustos 1071'de Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan'ın zaferi kazanmasında etkili olmuştur görüşünün ileri sürülmesine neden oldu. Ancak burada bu geçişin önemli olduğunu ifade etsek de savaşın gidişatına bir etki yapmadığını söyleyebiliriz. Sayıları aşağı-yukarı 500 bulan bu askerlerin geçişinden ziyade savaşın gidişatında savaş planını daha önceden Selçuklulara bildirerek Sultan Alp Arslan'ın gerekli önlemleri almasını katkı sunan Tamin yönetimindeki birliğin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Peçenekler 1071'den sonra bir taraftan Bizans ordusunda yer alırlarken, diğer taraftan Anadolu'yu özellikle de Karadeniz bölgesini bir Türk yurdu haline getirmeye çalışan Danişmendlilerle de farklı zamanlarda farklı yerlerde en az üç kere karşılaştılar. Bunlardan biri Tatis/Tzatis (Tatıs, Tadık)'in komutasındaki bir orduyla yapılan savaştır. Diğeri Tokat'ın, Selçuklular tarafından alınmasından sonra Karadeniz (Canik) yönünden gelen bir ordu tarafından kuşatılması ve bu kuşatma sonucunda Danişmend Gazi komutasındaki orduya yenilerek çoğunun kılıçtan geçirildiği ve 8000'e yakın askerin esir edildiği savaştır. Esir alınan ordunun komutanın isminin Tadık olması, bu ordunun bir Peçenek ordusu olduğu yönündeki görüşleri desteklemektedir. Zira hem bu tarihlerde Canik ve çevresinde kesin olarak Peçeneklerin yaşadıkları bilinmektedir hem de Tadık ismi Köktürk Yazıtlarında geçmektedir. Buna göre de bu ordunun komutanın Peçenek Türk'ü olma ihtimali oldukça yüksektir.
·
99 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.