Gönderi

192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Heidegger ve Deprem
Kitap, başlığıyla uyumlu olarak; ilk kısmında, fenomenolog filozof
Martin Heidegger
Martin Heidegger
'in felsefesi üzerinde dururken; ikinci kısmında Heideggerian yaklaşımlar sergileyen, yapım tarihlerine göre erkenden günümüze üç adet mimari yapıtı incelemeye alıyor. Şu an Paris Sorbonne Üniversitesinde mimarlık ve felsefe üzerine akademik çalışmalar yapan profesör yazar üçüncü mimari esere kadar açıkcası çok iyi giderken, en son Peter Zumthor'un mimarisinde sürükleyiciliği kesintiye uğruyor sanki. Frank Lloyd Wright'ın Şelale Evi ve Alvor Aalto'nun Villa Mairea'sı gibi daha erken ve artık klasikleşmiş mimari yapıtlar hakkında yazarken bir rahatlığının olması makalelerden mimari manifestolara değin kaynak bolluğundan dolayı zaten beklenen bir şey. Hatta filozofun kendi döneminin yapıtları olması ve haklarında bizzat Heidegger'in yazdıklarıyla da ilaveten bir kolaylık sağlanmış olmalı. Zumthor'un Heidegger öldükten çok sonraları 1993-96 arası tamamladığı Therme Vals Kaplıca Binasında ise; mimarın açıklamalarında da belirttiği üzere Heidegger'in “İnşa Etmek, İkâmet Etmek, Düşünmek” başlıklı denemesindeki kavramların canlandırıldığı biliniyor sadece. Zumthor en çok mimarisi ile felsefeye yapmaya çalışmış ve ortada yapıtların kendi gövdeleri dışında hiç bir sözel açıklama yok nerdeyse. Yazar adeta tersine mühendislik yapar gibi Zumthor'un yapıtıyla maddeleştirdiği o felsefi esasları, doğrudan konumundan, malzemesinden, dokusundan, ışığından, en önemlisi de ATMOSFER'inden okumaya çalışmış. Hiçbir görsel ya da mühendislik çizimin özellikle konulmadığı bu mimarlık kitabında; binaların, özellikle Zumthor'un kaplıca binasının fenomenolojisinin edebiyatı yapılmaya çalışılmış yani mimarilerinin sebep olduğu öznel yaşantıların hep sözcüklere vurulması üzerinden gidiliyor. Öyle ki Heidegger'le başlayıp Zumthor'la biten ve ana esasları "İnşa Etmek, İkâmet Etmek, Düşünmek” başlıklı fenomenolojik denemesinde bahsedilenler çevresinde dönüp duran bir yazıt bu. Denemede oluşturmuş hali hazırda dört adet esas var ve bunlar ise YER, GÖK, TANRILAR ve ÖLÜMLÜLER diye adlandırılmışlar. Heidegger'in mimarlığı ideolojileştirmesi çabası gibi görünen hayli skolastik görünümlü bu esas dörtlüsü Leibniz'in monadolojisindeki bireylerin ontolojik kapalılığını Dünya'ya açma çabasından, bir nevi varoluşu varlıktan özgürleşmekten başka bir şey değil aslında. Sonuçta; Dasein (burda olmaklık), üzerinde ilave pencereleri olan monadlardan başka bir şey değildir ve Dünya ile ilişkisi asla kapalı değildir. Böylelikle ontolojisinin dayanak noktalarından biri olan ikametini, Dünya'ya kapalı hale getirecek her türden ex-nihilo yaratıma öykünen ontik faaliyet ancak YER, GÖK, TANRILAR ve ÖLÜMLÜLER esasları doğrultusunda kendinde varolan mimarilerle giderilebilinir. II. Cihan harbi sonrası DEPREM felaketleri ölçüsünde büyük yıkım yaşayan ülkesindeki imar çözümleri eleştirisiyle başlıyor herşey. Ana çözüm olarak sunulan ama Dünya'yı olumsuzlayan hızlı ve birbirinin kopyası yeniden yapılaşma, insan varoluşunun talep ettiği ikameti asla karşılayamaz. Bunu gören Heidegger gözlerini Alplerdeki rustik kulübelerdeki Dünya ile bütünleşmeye meyil eden ikamete çevirmiştir. Kapakta da görüldüğü üzere kulübe YER ve GÖK'le bütünleşik haldedir. Kulübenin içerisine girildiğine yemek masasının kenarındaki mini dini bölümde TANRI da içeri buyur edilmiştir ve içinde ikamet eden ÖLÜMLÜLER ölüm kaygısından uzak Dünya'ya özgür bırakılmışlardır.
Céline Bonicco-Donato
Céline Bonicco-Donato
Heıdegger Ve İkamet Etme Meselesi
Heıdegger Ve İkamet Etme Meselesi
Varlık ve Zaman
Varlık ve Zaman
Varlık ve Zaman
Varlık ve Zaman
Heıdegger Ve İkamet Etme Meselesi
Heıdegger Ve İkamet Etme MeselesiCéline Bonicco-Donato · Janus Yayınları · 20223 okunma
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.