Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

296 syf.
9/10 puan verdi
·
103 günde okudu
Zaman Sığınağı insanın geçmişe dönme özleminden ilham alan bir kurgu. Özellikle bu günlerde nostalji böylesine modayken, kurgunun değindiği yer oldukça anlamlı bir yer buluyor kendine. Kim bilir kitabı bitirdikten aylar sonra bu incelemeyi yazmamın nedeni de belki bu histir... veya sitede paylaştığım son incelemeden neredeyse bir yıl sonra bu
Zaman Sığınağı
Zaman SığınağıGeorgi Gospodinov · Metis Yayıncılık · 0457 okunma
··
1.088 görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
İclal Hocam, inceleme yazdığınızı görünce yürekten bir "Yuppiii Yes" dedim. (Bizim ufaklığın sevinç nidası 😅) Bu kadar arayı açmayın bence, özlemişiz 🌹🌿 Bu tarzı yazarlar kadar yönetmenlerde kullanıyorlar, kendi filmlerinde oynayarak en son çöl üçlemesinin ilk filminde, öğretmen rolünde oynayan kişinin yönetmen olduğunu duyduğumda oldukça şaşırmıştım çünkü yaş itibariyle çok gençti ve böyle büyük yapımlarda genelde insan yönetmen koltuğunda yaşı kemale ermiş birini bekliyor :) Alzheimer hastalığı başlangıcında 15-20 yıllık bir asemptomatik dönem var hocam... Şöyle açıklayayım Nörolog Gyorgy Buzsaki kütüphane metaforunu kullanır; "korteks büyük bir kütüphane ise hipokampus kütüphanecidir." der. Yani Düşünce, algı ve dil gibi bilgilerin, nereye gideceğine ve gerektiğinde nereden çağrılacağına hafıza karar verir. Bu 15 -20 yıl zarfında kütüphaneci pek çok kitabın sırasını karıştırır, rafların numaraları birbirine girer, kitaplar ve yazarlar sıralamasını yitirir. Bizse bunun farkındayızdır, hipokampüs'ün görevini aksattığını biliriz ama çok masum buluruz, yarın toplar kendini diye düşünürüz, iyimser davranırız, hoşgörüyle karşılarız. Bu dönem olup bitenler, hasta tarafından bilinir, doktor henüz bilmez... Bize sevimli gelen bütün o geçmiş özlemleri, yad edişler, nostalji tutkusu vs... Belki de hiç bir zaman eski düzenine dönemeyecek o kütüphanede, daha önce okuduğumuz, tanıdık eserlere sığınmaktan ibarettir. Bu güzel inceleme için tekrar teşekkür ederim🌹👌
İclâl okurunun profil resmi
Vallahi ben de sizin yorumunuzu görünce bir yuppiii demedim değil! Çok özlemişim böyle yorumlarda buluşmayı. Ki yorumunuz da ayrı güzel çok teşekkür ederim vakit ayırıp okuduğunuz ve fikirlerinizi paylaştığınız için. Çöl üçlemesini not aldım öncelikle, bu şekilde bir sinema deneyimim olmamıştı. (direkt bu şekilde yazsam bulur muyum filmi acaba? 🙈) Yorumunuzu okuduğumda ise arkadaşlarımlaydım, yazdığınız kütüphaneci metaforundan onlara da bahsettim hatta. Konu ilgi çekince bizim zihnimizdeki kütüphaneciyi konuştuk üzerine. Arada nasıl yanlış kitabı önümüze çıkarttığını... Oradan konu anıların gerçekliğini sorgulamaya geldi, başkalarının anlattığı anıları kendimiz yaşamışız gibi hatırlarız ya bazen, hele büyüklerin anlattığı küçüklük anılarında sık sık olur bu. İşte kütüphane zamanla öyle doluyor ki kütüphaneci ne yapsın ona da üzüldük biraz 😂 Tekrar teşekkürler, sayenizde fazlasıyla bilgilendiğim bir yorum oldu ☺️
1 sonraki yanıtı göster
K. okurunun profil resmi
Uzun zamandır geçmişe dönük okumalar yapmaya gayret ediyorum. İzlediklerimi de kurgu dışı, daha gezi, belgesel, farklı uluslar ya da toprağımızda neler oluyor temalı çeşitlendiriyorum. Aynı yüzyılda yaşasak da her toplum kendi gelişmişliği içinde bir hayat sürüyor. Her ne kadar küreselciler hayatlarımızı eşitlemek için iyi niyetli! uğraşlar verseler de, herkes aynı hayatı yaşamıyor. 90'lardan 40'lara oradan da 3. yy ile 18. yy arası yaptığım okumalar bende gerçekten nostaljinin tatlı bir hülyadan öte bir şey olmadığını düşündürdü. Bence geçmiş bugünden daha iyi değildi. Hatta bence geçmiş o kadar kötü ki ben dünyaya bir kez daha gelsem 1 yıl bile oynasın istemezdim hayatımdan. Her dönemin olumlu olumsuz özellikleri var. Her coğrafyanın iyi kötü farklı yönleri var. Peki mutluluk nerede? Hangi çağda? Bana göre hangi çağda yaşarsak yaşayalım tercih etmek istemeyeceğimiz yaşam koşulları ve bir takım tatsız gerçeklikler var. Bu yüzden ben bugüne her şeyiyle şükür gözüyle bakıyorum. Hayatta bir bardak çayı ağız tadıyla içebilmek dışında hiçbir şey önemli değil benim için. İnsan nereye ait hissederse orada mutlu olur. Bu dünya ise benim için bir gurbetten ibaret. Yahya Kemal'in dediği gibi, " Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden/ Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden." Bu dünyanın mutlulukları öyle sahte ki bugünde değil, yaşarken beğenmediğimiz geçmişte arıyoruz o mutluluk hissini. Bu da mutluluğun sadece bir hülya olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kalemini harekete geçiren bu kitap sayesinde bizler de ismini görmekten, düşüncelerini okumaktan memnun olduk. (İsmini görmeyi samimi şekilde çok özlediğim birisin.)
İclâl okurunun profil resmi
Kübraaaaa ya ne güzel bir yorum bu! Zaten böyle güzel değil mi? Bir kitap birimizde bir düşünceyi sorgulatıyor, sonra onun üzerinden konuşma fırsatı buluyoruz burada paylaştıklarımız üzerinden. Geçmiş konusunda katılıyorum - ki ben baya nostaljik bi insanım normalde, melankoliyle de yakın ilişki içindeyim ve yarından korkuyorum 😅- ama buna rağmen eskinin bu denli romantize edilmesi sinirimi bozuyor bazen. Ve bazen bu öyle bi noktaya geliyor ki güzel bir yarından vazgeçmenin bahanesi gibi geliyor. Bazı mutlulukları tırnakları kazıya kazıya elde etmek gerekiyor bir de bence. Öyle tepside gelmiyor. Düşünce şeklini değiştirmesi gerekiyor insanın. Toksik bir düşünce yapımızın olduğunu düşünüyorum bazen. (Kültürün de buna etkisi olabilir, en azından benim hayatımda var.) Karşılaştırmalar üzerinden ilerleyen, kendi yaşayışını başkalarına dikte eden, yoklar üzerinden şikayet ederek, mutlu olmak yerine haklı olmanın gururunu seçen bir eğilimimiz var gibi. (ne gömdüm ama 😅) Yani geçmiş gelecekten önce bu düşünce yapısında gibi bir şeyler... Bu konu çok çay götürür gibi :) teşekkür ederim yorumun için, hoş sohbet tadında oldu, özlemişim :)
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.