Murat Menteş
Birkaç kez okuyacak kadar sevdiğim Ruhi Mücerret'in yazarı. Yanlış çağda yaşamanın stresi içinde olan yazar. Çağın fiyakalı kaybedeni.
Bu defa bir şiir kitabını okumak nasip oldu. Üstelik dizeleriyle, çizimleriyle oldukça farklı, özgün bir şiir kitabının yazarı.
"Allah'ım bizler senin falsolu kullarınız,
n'olur bizden razı ol." (s. 12)
Eserden en sevdiğim dize olabilir. Falsolu kullar. İlk okuduğumda Sadri Alışık'tan duyuyor gibi hissettim. Öyle değil miyiz sahiden? Başımızı kaldırıp etrafımıza baktığımızda herkesin hayatı, düşünceleri normal gibi geliyor. Bütün sıkıntı bizde sanki...
Başka şairlere ithaflar, onlardan dizeler de yer alıyor eserde, Ah Muhsin Ünlü, Köroğlu...
"Durman hey ağalar gelin meydana
Boyansın kılıçlar al kızıl kana
Bende mürüvvet yok kıyarım cana
İçerimden gamım gitmez neyleyim." (s. 54)
Bir çırpıda bitecek, aykırı çizim ve kelime seçimleriyle sizi düşündürecek, yazarının düzyazıdaki farkını şiirde de hissettirdiği bir eser.
"Allah'ım kaderimi sen yazdın sen bilirsin
Kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor?" (s. 12)
İnsanlar ikiye ayrılır zannımca:
Duygusal olup duygusal olduğunu hissettirenler ve duygusal olup bunu kendine dahi itiraf edemeyen, dışarıya karşı gizleyenler.
Öyle ya da böyle, insanız, kolay kırılıyor kalbimiz.
İnsan kırılgan bir varlık, oyuncaktan daha kırılgan.
Bir çırpıda bitecek bir eser. Elimde bu kadar uzun kalmasının nedeni araya
Kinyas ve Kayra gibi yoran, yıpratan, düşündüren, uzun soluklu bir okuma gerektiren kitap koymuş olmam.
İlk defa Murat Menteş okuyanlar üslubu biraz yadırgayabilir ama ona alışkın olanlara çok yabancı gelmeyecektir.
Yine de benim aklıma Murat Menteş deyince düzyazıları gelecek hep. Daha anlamlı, daha okunası...
"Diri taklidi yapmak istemiyorum artık." (s. 29)
Ömrümüz bu çaba içinde geçiyor. Sürüne sürüne kalkıyor yataklarımızdan, ayaklarımız geriye gide gide biniyoruz otobüslere, metrolara... Gün içinde uyanık kalmak için büyük çaba harcıyor, akşam gireceğimiz yatağı iple çekiyoruz.
Murat Menteş çağa laf ederken çok haklı, zira zor ve yıpratıcı geliyor bize. Bir o kadar da anlamsız...
Çok da şikayet etmemek gerek hayattan: "Demem o ki, her bir şey hep takdir-i ilahi." (s. 62) Dizelerle başladığım incelememe yine bir dize ile son vermek istedim. Bir de