Gönderi

Şifa...
Serap, o gün ofisten çıkarken vücuduyla-başını ayırarak çıkabilse ne güzel olurdu diye düşündü. Başı o kadar şiddetli ağrıyordu ki, kafasının içi arı kovanı gibiydi. Karşıdaki simitçiden iki simit alıp sahile yürümeye karar verdi, birini yer birini de martılara atarım diye düşündü. Denizin kokusu, dalgaların sesi belki içindeki uğultuyu bastırır umuduyla adımlarını hızlandırdı. Sahile yaklaştıkça da içine hafiften bir rahatlama hissi dolmaya başladı. Hayatın yükü zorluyordu artık onu, hem iş yerindeki sorumlulukları, hem evde ki çifte yükümlükleri artık hayattan lezzet almasına engel oluyordu. Artık gitsem buralardan diye düşündü. Artık gitsem. Eline valizini alıp kimselere hiç bir şey demeden, hiç bilmediği bir yere. Ama nasıl? Ailesini, işini, evini, kedisini bırakıp nasıl? Sevmediği işini, maddi konular dışında hiç konuşmadığı eşini, büyürken sorumluluklarına yetişemediği iki çocuğunu ve hala borçlarını ödediği eşyalarını bırakıp nasıl? Böyle düşündükçe başının ağrısı arttı. İçi sanki patlamaya hazır volkan gibiydi, her yerde birileriyle tartışacak bir sebep bulur halleri de canını sıkıyordu zaten. Hayatında ki eksikliğin ne olduğunu bulmaya çalışıyor ancak bir yanıt bulamıyordu. Sıradanlık mı, monotonluk mu, duyulamıyor oluşluk mu ona bunları hissettiriyordu. Birden anımsadı, bu aralar sadece yazmak iyi geliyordu ona, belki bir gün birileri tarafından okunur ve anlaşılır umuduyla yazdıkları, içinin yükünü hafifletiyordu. Yeni hikayesi aklına gelince yüzü ışıdı. Pembe hayaller, güzel rüyalar değildi belki yazdıkları ama yine de yazmak ona şifaydı. ... 21.05.23
·
342 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.