Sevgili kardeşim, gel biraz gezelim.
Atsız'ın şiirlerini ve kitaplarını pek sever, çok okurum. Örneğin;
"Genç Fatih’in ordusu yine tekbir alınca
Söndürürüz kafirin Meryem Ana mumunu.
Haritadan sileriz Tuna’ya at salınca
Ulah’ını, Sırb’ını, Bulgar’ını, Rum’unu."
Bu kıta Nihal Atsız'a ait. Gördüğün gibi Atsız, "Bulgar"ı namlunun ucuna almış. Birçok eserinde ve makalesinde de Bulgar'a küfreder. Macar'a da öyle.
Oysa bu iki milletin Türk soyu olduğunu bilir fakat reddeder... Niçin reddeder? Onlar Türk olmaktan çıkmıştır der ve bu yüzden reddeder... Nasıl çıkmıştır? Türk olmaktan çıkmanın ilk koşulu İslam'dan çıkmaktır. Onlar da böyle çıkmıştır. Günün sonunda Atsız'ın çeliştiğini görürüz. Aslında bu çelişki değil, süreçtir. Olgunlaşmaktır. Toyluk ve goygoyluk zamanları vardır Atsız'ın. Paylaştığın o söz de bahsi geçen dönemlere aittir.
Sevgili kardeşim, her sözü havalı yapan bir dönem vardır. Sloganlar seni yükseklere çıkarır, heyecan duyarsın.. Fakat Atsız'ın da dediği gibi;
"Yükselmekten bir şey çıkmaz, derinleşmeli."