Gönderi

"Arabada gözlerini kapadı. Hayır, hiçbir görüntü, hiçbir ses yoktu. Zihnini zorladı. Hayır, hiçbir şey... İyi ya da kötü, hiçbir şey söylemiyordu habercileri. Sadece, kalbi çok çarpıyordı. Sakin olmalıydı. Bu sadece bir akşam yemeği olacaktı. Ama Lorin görmüştü bir kere; Doruk'la ikisi dönme dolaptaydılar. Çok mutluydu o anda Lorin. Doruk, dudağındaki kelebekleri öpüyordu. Bir gün, kim bilir yine hangi hikâyenin peşinde dolaşıyordum... Kış bitmiş, bahar başlıyordu. Önümde kilometrelerce uzanan sahilde dalgalar kumsala vuruyor, güneş ışıl ışıl dans ediyordu denizin üzerinde. Yürüyordum. Birden kalp şeklinde çakıl taşları gördüm. Yüzlerce... Yüzlerce... Yüzlerce... Neydi onlar sanıyorsun? Sevilmemekten taşa dönmüş minik kalplerdi. Sahile bırakılmışlardı. Tek tek topladım onları, kucağıma aldım, güneşe karşı oturdum. "Aşk nedir?" diye sordum. "Sen anlat." dediler. "Bu hale gelmeden önce kim bilir neredeydiniz, neydiniz?" dedim. Sustular..."
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.