Gönderi

Gülten'e Giderken Yolda Sesimin taklide meyyal aşırılığını alıp Gülten’e gidiyorum bugün buruşuk bu bana ait olmayan yüzü buruşuk bu sesi, buruşuk bu her şeyden yaptığım eskimi de alıp Gülten’e gidiyorum bugün sorarsanız, alenen, vazgeçişin biterek unutuşa bir yerinden başlamanın miladı ya da peygamberin Cuma vaazının birinde: “Farisilere nasıl davranacağız?” diye cevaba ilerleyen bir sualin suali aklım darmadağın, hislerim ve başımı alıp Gülten’e gidiyorum bugün ben Mustafa’yım, yeni ismim bu demeye gidiyorum Gülten’e bugün Gülten beni tanımaz, ben Gülten’i unutmam, şimdi Mustafa olsam dahi unutmam onun kırmızı boyalardan yapma değişmeyen tablosu; yaldızlı çerçeveler içinde, buz mavisi saten duvarların üstünde ve o duvarların çerçevelediği kapısız tecrit odalardan birinde, küçük penceresi, ruhumun dünyaya sarkan balkonlarına bakan, ölüm beni bulana değin ben de sancıyacak, izbe bir hücrede asılıdır, ne yapsam Gülten’i içimden çıkaramam! Gülten’e giderken yolda bir Amerikan işgaliyle karşılaşabilirim mesela bu umurumda değil! üzerine anahtarlar dökülen yol şu an adımladığım Hızır’a öykünmenin bir yolunu bularak Musa’yı susturabilirim. çünkü vazgeçmeye gidiyorum Gülten’den bugün aldım o en sonuncu kararı da yanıma Gülten’den vazgeçmeye gidiyorum bugün.
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.