...GLADYATÖR! HAYATI SEV. BÜTÜN SORULARIN CEVABI
ONDADIR.
... Öldürmek için seçilmenin onursuzluğu hiçbir şeye benzemez, Bu Romalılar hayata karşı nasıl bir nefret taşıyorlar? diye Spartacus düşündü.
Ne kadar kolayca öldürüyorlar, ölümden nasıl maddi bir zevk alıyorlar,Biz diyoruz ki,
onlardan, çürümüş Senato'dan, Roma'dan bıktık. Kanımızı, kemiklerimizi sıkarak
elde ettikleri servetten, ihtişamdan bıktık. Efendilerin kırbaçlarının
şarkısından bıktık. Soylu Romalıların bildiği tek şarkı bu...
... Barış içinde, biribirilerimizle kardeşçe
yaşamalıyız. Ama şimdi iki çeşit insan var: Efendi ve köle. Ama artık efendiden
çok köle var. Sizden daha kuvvetli, daha iyiyiz. İnsanlığın iyi olan şeylerine biz sahibiz. Kadınlarımızı seviyor, onları koruyor, savunuyoruz. Fakat siz
kadınlarınızı orospu, bizim kadınlarımızı da hayvan yaptınız. Çocuklarımızı
çekip aldığınız zaman ağlıyor, onlardan ayrılmamak için koyunların arasına
saklıyorduk. Fakat siz çocuklarınızı hayvan yetiştirir gibi yetiştirdiniz. Bizim
kadınlarımızın doğurduğu çocukları pazarlarda hayvanlar gibi sattınız.
Arenalarda biribirlerini boğazlasınlar diye terbiye ettiniz. Yalnız kendi
zevkiniz için bizi hayvanlaştırmaya çalıştınız. Ne kadar kokmuş bir
toplumsunuz! Hayatı ne kadar pis bir şekle soktunuz! İnsanlığın bütün güzel
şeyleriyle alay ettiniz. Vatandaşlarınız keyif içinde yaşıyor. Öldürmek zevki
için öldürdünüz. Kanın akışını seyretmek size zevk verdi. Küçücük çocukları
madenlerde çalıştırdınız. İhtişamınızı hırsızlık üstüne kurdunuz. Artık herşey
bitti. Senatona söyle,
bütün bunların sonu geldi, Senato'ya bize karşı ordularını
göndermesini söyle. O orduları mahvedeceğiz. Bize karşı gönderdiğiniz orduların
silâhlarıyla silâhlanacağız. Köle
dünyasına: Uyan! Zincirlerini at! diye bağıracağız. Nereye gidersek gidelim
köleleri zincirlerden kurtaracağız. Bir gün ebedi şehriniz Roma'ya geleceğiz. O
zaman ebediyeti kalmayacak. Onlara geleceğimizi haber vereceğimizi söyle.
Senato'nun oturduğu binaya geleceğiz, Hepsini o yüksek, kudretli koltuklarından
çekip indireceğiz. Elbiselerini yırtıp atacağız. Tıpkı bizim gibi, mahkemeleri
görülürken çırılçıplak duracaklar. Fakat biz onlara karşı âdil olacağız.
İşledikleri her suçtan ceza görecekler. Bunları anlat ki henüz vakit varken
kendilerini kontrol edip, durumlarını incelesinler. Adalet yerini bulduktan
sonra, daha güzel, temiz, etra fi duvarlarla çevrili olmayan şehirler inşa
edeceğiz. İnsanların mutluluk ve huzur içinde yaşayacakları şehirler... İşte
Sena-to'ya götüreceğin haber. Bu haber Spartacus adlı bir kölenin gönderdiğini
söyle...
...Ambar inci gibi arpa taneleriyle dolu olan
kimin derdi olur? Fakat bakarsın tapınak tahsildarı gelir. Ürünün dörtte birini
alır. Arkasından vergi memuru damlar. O da hissesini alır. Kendisine yalvarınm.
Kışı geçirmek için geride kalanın sadece hayvanlara yeteceğini söylerim. O zaman
öyleyse hayvanlarım ye der. Bu korkunç birşeydir. Kış geçip de yaz geldiğinde
elimizde ne hayvan ne de ürün kalır. Çocuklar yiyecek diye ağlarlar.
Kemerlerimizi sıkarız. Dağlarda gizlenen birkaç geyiğin, tavşanın peşine düşeriz.
Tabii av eti, kutsanmadığı sürece bir Yahudi için pis et demektir. Bunun için
geçen kış hahamı Kudüs'e yolladık. Hahamımız iyi kalpli bir insandır. Onun
açlığı bizim açlığımızdır. Haham beş gün tapınak önünde beklediği halde kimse
huzura çağırmamış. Sonra da bir lokma ekmek için yalvarmalarını nefretle
dinlemişler. Köylüleriniz tembel demişler. Güneşte uzanıp yatmak sonra da kudret
helvası yemek istiyorlar. Biraz daha çalışsınlar. Daha çok arpa eksinler. İşte
bunu tavsiye etmişlerTapınakta gerektiği kadar asker satın alabilecek
bitmez tükenmez altın deposu vardı. Köylüler çıplaktılar. Ellerindeki bıçakla
koskoca bir orduya karşı koyamazlardı...
...Çiftçiler parçalandılar, îki bin kadarı
esir edildi. Esirler arasında dokuz yüz tanesi çarmıha gerilmek için seçildi,
îşte bu uygar Batı' nın doğru saydığı bir usûldü. Çarmıhlar inci taneleri gibi bayırlarda sıralandığı zaman, tapınaktan papazlar seyretmek için geldiler.
Yanlarında Roma'lı öğütçüleri de vardı. David, babasının çarmıha gerilişini
seyretmiş ve onu kuşların inip vücudunu yemelerine terketmişti.
Ve şimdi çarmıha gerili olan kendisiydi.İşte büyük Roma yolu, Roma'nın kanla, zaferle
dolu yolu...