Gönderi

Tolstoy
Görünüşü de onunla ilk defa karşılaşan hemen herkesi önce hayal kırıklığına uğratır. Onlar buraya çok uzaklardan gelmişlerdir, trenle ve Toula'dan sonra da arabayla; şimdi misafir salonundalar, saygıyla evin efendisini bekliyorlar; her biri, insanda saygı uyandıran --etkileyici-- biriyle karşılaşacağını hayal ediyor ve daha şimdiden onu heybetli, tantanalı, efendilere yaraşan upuzun sakallı, uzun boylu, gururlu, devle dehanın tek bir kişide birleştiği bir adam olarak canlandırıyorlar kafalarında. Bekleyişin ürpertisi her birinin omzuna çöküyor. Başları ister istemez, daha şimdiden, bir an sonra görecekleri uzun boylu saygıdeğer ihtiyar efendinin önünde eğiliyor. Sonunda kapı açılıyor işte... Ve ne görüyorlar? Ufak tefek, tıknaz bir adam küçük adımlarla giriyor içeriye, öyle de hızlı giriyor ki sakalı dalgalanıyor; sonra şaşakalmış ziyaretçinin önünde sevimli bir gülümseyişle duruyor. Neşeyle, çabuk çabuk onunla konuşmaya başlıyor; rahat bir hareketle ona elini uzatıyor. Ziyaretçiler, fena halde ürkmüş bir halde, bu eli sıkıyorlar: Nasıl? Bu küçücük sevimli, neşeli adam, -kar gibi beyaz sakallı bu çevik küçük baba- Leon Nikolayeviç Tolstoy mu? Daha önce büyük adamın heybetli görünüşünü beklerken duymuş oldukları ürperti kayboluyor ve cesaretlerini toplayarak yüzüne bakıyorlar.
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.