Gönderi

Gökyüzünün karanlık bölümü, yıldızların kalmadığı bölüm­dü. Tüm yıldızlar düşüyordu: Aslan onları eve çağırmıştı. Yıldız yağmuru sona ermeden önceki birkaç saniye çok heyecan vericiydi. Yıldızlar etrafları­na düşmeye başlamıştı. O dünyadaki yıldızlar bizim dünyamızdaki gibi büyük ateşten toplar değildir. Onlar insandır (Edmund ve Lucy bir zamanlar onlardan biriyle tanışmıştı). Alevden gümüş saçları, akkor mızraklarıyla bir yağmur gibi üstlerine yağıyordu bu insanlar; pırıl pırıl parıldayan yıldızlar kapkara gökyüzünden me­teorlardan bile daha büyük bir hızla düşüyorlar­dı. Yere inip otları yakarken ıslığa benzer bir ses çıkarıyorlardı. Tüm bu yıldızlar kayarak yanla­rından geçiyor, arkalarında, sağ tarafa yakın bir yere iniyorlardı. Yıldızların yakına inmesi büyük bir avantaj­dı, aksi takdirde gökyüzünde yıldız kalmadı­ğından her şey tamamıyla karanlıkta kalacak ve hiçbir şey göremeyeceklerdi. Oysa şimdi ar­kalarındaki yıldız kalabalığı şiddetli ve beyaz bir ışık yayıyordu. Önlerinde uzanan Narnia ormanlarının millerce ilerisi projektörle aydınlatılmış gibiydi.
Sayfa 484 - Birinci Basım: Ocak 2003 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.