Gönderi

Lügat
Mükâşefe (ﻣﻜﺎﺷﻔﻪ) i. (Ar. keşf “perdeyi kaldırmak, âşikâr kılmak”tan mukāşefe) 1. Meydana çıkarma, açık, görünür, bilinir duruma getirme, âşikâr etme: Bildirdi bir nigehle dile gamze kasdını / Ne keşfe ne mükâşefe-i râza başladı (Nef’î). 2. tasavvuf. Akıl ve duygular yoluyle erişilmesi mümkün olmayan maddî, mânevî ve ilâhî bilgileri kalp gözüyle keşfetme, bilme: Râhib eyitti: Ey aziz, bu mükâşefe sana kandan hâsıl oldu? (Fuzûlî). Kul cemal vasfı ile mükâşefe hâline erdirildi mi sekr hâsıl olur, ruh neşelenir, kalp aşk hislerine garkolur (Kuşeyrî Risâlesi Terc.).
·
4.860 görüntüleme
Gizem okurunun profil resmi
(ﻣﻬﻠﻚ) sıf. (Ar. ihlāk “helâk etmek”ten muhlik) Öldürücü, helâk edici: Ey nağme-i sûzan / Ey nağme-i mühlik (Tevfik Fikret). Zavallı Nevber, mühlik bir hastalıktan üç dört gün içinde gidiverdi (Hüseyin R. Gürpınar). Aman, odama senden başka kimse girmesin, zîra hastalığım sârî ve mühliktir (Fâik Reşat). Zıddı; münciyat
Gizem okurunun profil resmi
(ﺷﺎﺫ) sıf. (Ar. şuẕūẕ “ayrı, farklı ve aykırı olmak”tan şāẕz) Genel kurallara uymayan, kural dışı, müstesnâ: Bizim Canberd Bey ise koca İstanbul içinde bir şaz, bir müstesnâ idi (Ahmed Midhat Efendi). Dünyâda şaz bir millet olur mu? (Yahyâ Kemal). ● Şâzze (ﺷﺎﺫﻩ) sıf. Şaz kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı mânâdaki müennes şekli: “Kelimât-ı şâzze: Kural dışı kelimeler.”
Serhat okurunun profil resmi
Bu kısımda kendi lügatinizi oluşturmuşsunuz sanırım :)
Gizem okurunun profil resmi
(ﻣﺮﻭﻯ) sıf. (Ar. rivāyet “sözü nakletmek”ten mervі) Ağızdan ağıza söylenip gelen, nakil ve rivâyet edilen: Mervîdir ki bir ramazan komşularından biri bunun evine bir tabak baklava gönderir (Fâik Reşat). (Zağanos paşa) …Trabzon fethinde de bulunmuş, İmâret cihetine açılan kapıda dövüşmüş. Orada vâlîlik ettiği de mervîdir (Yahyâ Kemal – Ö.T.S.). ● Merviyat (ﻣﺮﻭﻳﺎﺕ) (Ar. çoğul eki -āt ile) Kulaktan kulağa yayılan, nakil ve rivâyet edilen şeyler: Lâkin dirâyet mâkūlâtla olur başka bir haldir, merviyatla olmaz (Kâtip Çelebi’den Seç.).
Gizem okurunun profil resmi
(ﺍﺭﺗﺠﺎﻉ) i. (Ar. rucū‘ “dönmek, geri döndürmek”ten irticā‘) Geriye dönme, yeniye karşı direnip eskiye dönmek isteme durumu, gericilik: Bu tarz mâzîye rücû bir tereddî, bir irticâdır (Ahmet Hâşim). İrticâ saf dînin bozulmuş tezâhürleri, mezbûhâne saldırışları ve bir nevi patolojik ârâzıdır (Sâmiha Ayverdi).
Gizem okurunun profil resmi
(ﻣﻔﺎﺧﺮ) i. (Ar. mefḫar “iftihar vesîlesi”nin çoğul şekli mefāḫir) Övünülecek, iftihar edilecek şeyler: İntisâbiyle müftehir olduğumuz ümmetin tahdîs-i mefâhiri yolunda söyleriz ki… (Nâmık Kemal). Hani binlerce mefâhirdi senin her adımın / Hani sînende yarıp geçtiği yol Yıldırım’ın (Mehmet Âkif’ten).
Gizem okurunun profil resmi
(ﻣﺰﻳﺪ) i. (Ar. zeyd – ziyāde “artmak, çoğalmak”tan mezіd) 1. Artma, çoğalma: “Mezîd-i iltifat.” ♦ sıf. 2. Artmış, çoğalmış, büyümüş: Dünü ferruh günü saîd olsun / Günde bir memleket mezîd olsun (Şeyhî). Hatâlardan edip mahfûz Bârî sadr-ı vâlâda / Olup ömrün füzun ikbâl ü iclâlin mezîd olsun (Fıtnat Hanım). 3. dilb. Arapça’da asıl köküne başka harf veya harfler eklenmek sûretiyle çatısı değiştirilmiş (fiil). ѻ Mezid etmek (eylemek): Arttırmak, çoğaltmak, ziyâdeleştirmek: Kıl duâ sâkiyâ ki etsin ömrünü Mevlâ mezîd (Şeyhülislâm Yahyâ). Mezid-ender-mezid: Arttıkça artan, çoğaldıkça çoğalan, durmadan büyüyen: Feyz-i adli cümle-i mülkü ihâtâ eyledi / Âb u tâb-ı şevketi oldu mezîd-ender-mezîd (Şinâsî). Mezîdün-fîh: Asıl köke harf ilâve edilerek elde edilmiş (kelime).
Gizem okurunun profil resmi
(ﺣﺬﺍﻗﺖ) i. (Ar. ḥaẕāḳat) Ustalık, mahâret [Bilhassa hekimlik için kullanılır]: Hazâkatları meşhur ve mahâretleri meşruh üstadlar ki… (Sultan II. Bâyezid Vakfiyesi). Ehemmiyetsiz bir nezleden en vahim emrâza kadar en evvel onun hazâkat-ı teşhîsiyyesine mürâcaat edilirdi (Hüseyin R. Gürpınar). Yarına bir şeyin kalmayacak oğlum dediğim zaman, “Perîşânım efendi” deyiverecek olursa bütün hazâkatim iflâs eder, sabaha karşı mutlaka hastamı kaybederim (Fahri Celâl).
Geri18
89 öğeden 81 ile 89 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.