“Decameron mu?”
“Evet, o. Adı tuhaf olduğu için aklımda tutamadım.”
“Kitabın kendisi de tuhaf,” dedim. “Kentte veba salgını başlayınca, bir grup kadın ve erkek kent dışına çıkıp, bir kır evine sığınmış. Salgının geçmesini beklemişler. Ölümü atlatmanın yolu kentten kaçmak ise, zamanı atlatmanın yolu da sohbet etmekmiş. On gün boyunca, akşamları ateşin başına oturup hikâyeler anlatmışlar. Decameron 'on gün' demekmiş eski İstanbulluların dilinde, kitabın adı oradan geliyormuş. Cinsellikten, aşktan ve dedikodulardan söz etmişler, çokça gülmüşler. Vebanın korkusunu, yaşamı hafife alan hikâyelerle azaltmışlar..."