Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

menkabe
Sadreddîn-i Konevî (ks) hazretlerinin mürîdânından birisi bilâ-isti'zân halvete girer. Ve bittabi' bir kaç gün ortadan gâib olur. Hz. Şeyh onun nerede olduğunu rufekâsından sorar. Halvette bulunduğunu haber verirler. Cenâb-ı şeyh onun halvet-hânesine gider. Birçok yazılar yazmakla meşğûl bulur. "Bu yazdığın nedir?" diye sorar. Mürîd cevâben der ki: "Şeyhim, vaktâki halvete girdim, önümde birisi zâhir olup Hz. Cibrîl olduğunu söyledi; ve sana ulûm-i ledünniyye ilkā edeceğim dedi, ve ağzıma tükürdü. Bu hâli müteakib bende bir çok maânî tulû etti. Şimdi gâib olmamak için / o ulûmu tesbît ve tahrîr ile meşğülüm.” Hz. Şeyh tebessüm edip buyurdular ki: "Sen Cibrîl'in zuhûrundan mukaddem ne ile meşğul idin?" Mürîd: "Zikrullâh ile meşğul idim" dedi. Hz. Şeyh irşâden buyurdular ki: "Hiç Hz. Cibrîl, Hakk'a teveccüh edip zikrullâh ile meşğul olan bir kimsenin kalbine tefrika îrâs eder mi? Zuhûr eden Cibrîl değil, seni Hak'tan i'râz ettirmek için şeytân-ı laîn idi. Sen benim iznim lâhık olmaksızın halvete girdiğin için bu fitneye mübteelâ oldun. Şimdi halvetten çık; ve bu ilkāât-ı şeytâniyyeyi dahi imhâ et!"
Sayfa 272
·
213 görüntüleme
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Kuyuya atılan o meşhur taş, bu menkıbeden kaynaklı sanırım? X'i olmayanın x'i y'dir... - Sen Cebrail'in zuhurundan evvel ne işle meşguldün? - Zikrullah ile. - Hazreti Cebrail, Hakk'a teveccüh edip zikrullah ile meşgul olan bir kimsenin kalbinde ayrılığa (firkat-tefrik) sebep olur mu? Zuhur eden Cebrail değil, Hak'tan yüz çevirmene (zikrinden alıkoymaya) sebep olmak için gelen lanetli şeytandı... Aşkını terennüm eden bir aşığın, ona ilim getirdiği iddasıyla terennümünü bölen, yani onu aşkından uzaklaştıran melek olamaz, olsa olsa şeytan olur demekte öyle değil mi? Peki bu durumu niçin, iznini almadan halvete girmesine bağlamakta? Eh, nereden baksak bin yıllık soru bu. Belki daha eski. "Gelenek" deyip sıyrılmaktan başka çare göremiyorum. Görebildiğim kadarıyla, Konfüçyanizm'den ve hatta Budizm'den, ve kadim Musevilikten bu yana, ruhun terbiyesine yönelik yüksek ihtisas geleneklerinin tümü "usta-çırak" ilişkisiyle yol almakta. "Yola yalnız düşme yiğidim, yerler seni" yaklaşımı... Bu menkabe özelinde şöyle bir tevil mümkün olabilir, nâçizâne: Ustasına haber vermeden, basamakları, onun tayin ettiği usül dışına çıkarak tırmanan, çoğunlukla düşer. Halvete hazır değildir, halüsinasyon-sanrı görür, gördüğünü hakikat beller. Filan, falan.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.