“Kız kurularının en iyi tarafı hiç şüphesiz, bir kenara atılabilir olmaları. Bana bir kız kurusunun yardımına ihtiyacın olduğunu söyleme sakın. Özellikle de böyle basit, böyle sönük birine. En azından senin için eteklerini kaldırmaya razı olmuş. Bu da bir şeydir.”
Benedick dondu, Ralston ise öfkeyle doldu. Evlenmeyi planladığı kadına söylenen sözler öyle iğrenç, öyle küçük düşürücüydü ki kanı alev aldı. Çünkü Callie onun eşi olacaktı, hiç şüphe yoktu.
Sarhoş ya da değil, Oxford bu sözlerin bedelini ödeyecekti.
Ralston uzandı, Oxford’u paltosunun yakasından kavradı ve duvara fırlattı. Çarpmanın etkisiyle Baron’un nefesi kesildi. Nefes almaya çalışarak yere yığıldı, göğsünü tutuyordu.
Ralston ayaklarının dibinde yatan rezil herife küçümseyerek baktı ve, “Markizimin onurunu lekeledin. Düello şahidini seç. Şafakta hesaplaşacağız,” dedi.
Kekeleyen Oxford’u yerde bırakarak Benedick’e döndü. “Onunla işim bittiğinde kız kardeşin için geleceğim. Beni ondan uzak tutmaya kararlıysan yanına
bir ordu alsan iyi edersin.”