Gördüğüm ya da kendilerinden söz edildiğini işittiğim başka kimseleri düşündüğümde, hep aynı şey. Hepsi de kendi ölümlerini öldüler. Ölümü bir esir taşır gibi zırhlarının altında taşıyan o erkekler; çok yaşlanıp küçülen, sonra muazzam bir yatak içinde, bir sahnede gibi, bütün ailenin, hizmetçilerin, köpeklerin önünde, kibar ve saltanatla göçüp giden o kadınlar. Hatta çocuklar, en ufakları bile, rastgele bir çocuk ölümünü değil, kendilerine hakim olup bulundukları ya da ileride olacakları hale göre bir ölümü ölüyorlardı.