Ölüm gelir. Ve dalar yüzünü, saçlarını
Hiç tanımadığın sinsi bir rüzgar.
Ölüm gelir. Evde seni bekleyen
Birileri var mı diye sormaz.
Ölüm gelir. Önce silah sesleri,
Önce silah sesleri duyulur çok yakınında
Ve yankılanır az sonra uzak ülkede.
Ölüm gelir. Bir kapıyı örter gibi.
Doğum tarihlerine, düşlere aldırmaz.
Niye böyle bu, niye bu ölüm?
Nedir son düşündüğü acaba
Kahpece vurulup giden birinin?
İçinde portakal olan bir kağıt torba
Patlayıp, dağılır sokağın ortasında.
Dürülmüş, çok okunmuş bir gazete kanlanır.
Düşer bir can daha sessizce toprağa.
Ölüm gelir. Çiçekler ölülerin tabutlarına
Çelenk olmak için büyür.
Anaların gözyaşları bekler göz çukurlarında
Zamanı gelince akmak için.
Dudakları hep aralık durur
Bir gün ağıt yakmak için.
Gözleri hep yollara, yollara bakar.
Ölüm gelir. Bakılan o yollardan
Bir tek insan geçmez olur.
Ölüm gelir. Önce silah sesleri...
Ve bir el, hayatın sesini boğan
O çanlara, birdenbire dokunur.