Geçiyor önümden, sirenler içinde, Ah, eller üstünde, Çiçekler içinde. Tabutunda mor dağların büyüsü, Dudaginda yarim bir sevdanın hüznü; Aslan gibi göğsü, türküler içinde.
Rastlardım avluda, hep volta atarken, Cigara içerken Yahut coplanırken. Sırtını duvara verip öyle tünerdi. Kimseyle konuşmaz, dal gibi titrerdi; Çocukça sevdigi çiçeğini sularken.
Diyarbakır'lıymış, kod adi: Bahtiyar. Suçu saz çalmakmış, öğrendiğim kadar.
Beni tez saldılar, o kaldı içerde
Çok sonra duydum ki
Yozgat’ta sürgünde.
Ne yapsa, ne etse, üstüne gitmişler; Mavi gökyüzünü ona dar etmişler.
İki dişi de kırıkmış öldügünde.
Gazetede çıktı üç satır yazıyla; Uzamış sakalı, Ve çatlamış sazıyla. Birileri ona "ölmedin" diyordu, Ölüm ilanında kan gülüyordu. Yüz-yüzeydim, bir devrim enkazıyla.
Geçiyor önümden, gül yüzlü Bahtiyar. Yaralıyım, yerde kalan sazı kadar.