Bir tren yolculuğunda okudum bu kitabı. Ve yolculuğum derin bir düşünsel yolculuğa dönüşüverdi. Her yanından bilgelik akıyordu eserin. Derinlere indim, gittikçe gittim. Bazı satırların sonunda bıraktım okumayı, gözlerimi trenin camından hızlıca akıp geçen tarlalara, ormanlara dikip uzun uzun düşündüm. Mesela Montaigne okurken yaşarım ben bu hissi. Belki bir Seneca’da, bir Mevlana’da. Elli sayfalık bir kitap götürebildiği kadar uzağa götürdü beni.
Sonra dedim ki; “Güzel bir şey yaşarsam şu hayatta; mutlu bir an, huzurlu bir gece, neşeli bir gün mesela, ‘bir tren yolculuğunda Halil Cibran okumak gibiydi’ diye tarif edeceğim.
Bazı eserler içsel yolculuğumuzda el feneri gibidir. Okuyun! Ne diyeyim