Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ş. TEOMAN DURALI ve S. AHMED ARVASÎ...
- Biz bazı yönleriyle eleştiriyoruz ama aslında rahmetli Teoman Duralı bir deryadır. Ondan çok şey öğrenebilirsiniz. Oysa Türkiye’de pek bir şey öğrenebileceğiniz felsefeci bulamazsınız. Çoğunun anlattığı konu hakkında bir fikri yoktur. Bunda Atatürk’ün felsefeyi sevmemesinin de rolü olmalı. Osmanlı’dan günümüze felsefe kopuntularla, boşluklarla gelmiştir. Felsefenin haysiyetini biraz Marksistler, biraz da bizim ilahiyatçılar korumuştur.
Ş. Teoman Duralı
Ş. Teoman Duralı
diğerlerinden farklıydı.
Hilmi Ziya Ülken
Hilmi Ziya Ülken
ayarında değil ama onun gibi doluydu; bazı yönleriyle ondan da üstündür. Benim onu tanıdığım 90’ların başında biyoloji felsefesi alanında Türkiye’de ders veren belki de tek kişiydi. Bu konuyu yıllar içinde alabildiğine zenginleştirdi ve hemen hemen Batı üniversitelerinin olanca biyoloji felsefesi külliyatını Türk gençlerine sundu. Oradan kültür felsefesine geçti ve işte bu alanda, sadece Ziya Ülken’i değil, belki diğer tüm felsefecileri de geride bırakan derin sistem eleştirileri, resmi ideoloji eleştirileri ortaya koydu. Darwinizm’i bütün yönleriyle ele almanın ve anlatmanın yanı sıra, tekâmül külliyatına son derece kapsamlı bir Nazi eleştirisi eklemiştir. Öğretici ve kaynak niteliğindedir. Zaten Nazi Almanya’sı ve Nazi sonrası Almanya’ya ilişkin ailesinden kalma ve kendi gençliğine ilişkin -bazısı tarihî vesika kıymetinde- pek çok hatıraları vardır ve zaman zaman onları da felsefesine dahil eder. “İtalyan faşistleri Darwinizm’e bigâne kalmışlardı, ama Naziler ideolojilerini Darwinizm üzerine inşa ettiler” der. Aslında kendisi de Darwinizm’i reddetmemiştir ve işte benim bu noktada bazı eleştirilerim vardır; olmuştur ve olacaktır. Teoman Hocanın eksikliği tasavvuf kültürünün olmayışıydı. O felsefeden dine gelmeye çalıştı; ve felsefeden dine gelmeye çalışan herkesin zorluklarını yaşadı. Bergson, “akıldan sezgiye gidilemez, sezgiden akla gidilebilir” der. Teoman Hocanın yaşadığı zorluk bununla ilgili oldu. Tekâmüle dair belki de Türkiye’deki en hızlı evrimcilerin olmadığı kadar geniş bir bilgi birikimine sahipti. Fakat bu konuda bir sezgi kapısı, bir giriş mahalli yoktu. Bundan dolayı meseleye, sözgelimi bir S. Ahmed Arvasî kadar derinden hâkim olamadı. Teoman Hoca geniş tekâmül külliyatı içinde Bergson’dan da söz eder. Ne var ki onu oldukça üstünkörü bir biçimde, bu meselenin adeta bir pıtrakı gibi ele alır. S. Ahmed Arvasî ise Bergson’u daha derinden kavramıştır. Sağ kesimde, diyebilirim ki, tekâmül meselesini en sağlıklı biçimde ele alan ilk örnek odur. Hatta
Salih Mirzabeyoğlu
Salih Mirzabeyoğlu
bile tekâmül meselesi hakkında yer yer
Seyyid Ahmet Arvasi
Seyyid Ahmet Arvasi
'nin görüşlerinden yararlanmıştır. Zaten kendi siyasî kampı içinde onu fikrî olarak sürdüren bir örnek henüz çıkmamıştır. Varsa yoksa hamaset: Biz ki Türküz yaparız falan. E yap o zaman tutan mı var? Ama yapmak yok, sırf yaparım muhabbeti var. Hani kahvede görürsünüz. Herkes her cümlesinde bir şey yapar. Ama masadan kalktı mı bir şey yapan yok. Yapmaya kalksa eli ayağına dolaşacak çoğunun zaten. Biz Türk değil miyiz yani? Biz ki Türküz demeyince Türk olmuyor muyuz?
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
adimlardergisi.com 21 Ocak 2023
··
220 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.