Doğa üstü kavramlarda, kutsal kitaplarda, kutsallaştırılmış insanlarda değil, evrenin kendisinde arayın mucizeleri. O sizi yanıltmaz, kandırmaz, olmayacak bir hayalin içine sürüklemez. Yeter ki onu doğru okumayı ve yorumlamayı bilin. İyiliği, kötülüğü, doğruyu, yanlışı kendi içinizde arayın. Yapacağınız iyiliği emir olarak değil de insan olmanın gereği olarak düşünün.
"Bir tanrı buyruğu olarak istemiyorum onu, insanların koyduğu bir yasa ve bir zorunluluk olarak da istemiyorum: yol gösterici olmasın bana yeryüzünün ötesi ve cennet için."
"Yeryüzüne ait bir erdemdir benim sevdiğim; çok az kurnazlık vardır onda..."
"İnsan aşılması gereken bir şeydir." diyor durmadan. İnsanlarla yaşamak vahşi hayvanlarla yaşamaktan daha tehlikeli. Onlar ki yaptıkları her kötülüğe bir gerekçe bulurlar. İçinde ki karanlık yanlarına, savaşlara ve katliamlara... Eski eşini/sevgilisini öldürenin de kendilerini haklı buldukları yanları var. Tecavüzcünün de hırsızın da... Savaşarak toprağına toprak katmak için öldüren de haklı, toprağını korumak için öldüren de... Ama hep haklılar insanlar. Gündüz Vassaf bir kitabında şuna yakın bir şey demişti; "Anadolunun kapılarını savaşarak Türk'lere açarken de Çanakkale'de ülkemizi savunurken de tarih kitaplarında kendilerini haklı olarak göstermeleri ne kadar gerçekçi olabilir?" Gayet net, insanoğlu yaptığı her şeye doğru bir yan da bulur.
Cennete mi gitmek istiyorsun ? İçine doğru yolculuk yap. Gör içinde ki tüm pisliği, savaş onunla... Olmuyor mu? Kurtul kendinden o zaman diyor. Kaçıp kurtul kendinden. Doğruyu, erdemi, güzeli de uzaklarda arama. Kendine dön yine... En diplerde ara cennetini.
İnsanların en büyük düşmanları devletleridir. Söyledikleri her şey yalan, ellerinde ki her şeyi çalarak elde etmişlerdir onlar. İnsanların Tanrı'dan sonra yarattıkları en büyük put devlettir. Tapanları lüzumsuz olarak tanıtırken bu işin ekmeğini yiyenlerin yine zenginler olduğunu tahmin ediyorsunuzdur. Her şeyi halk için yaptıklarını söyleyip dururlar bunlar. Halkın devleti, halkın koruyucusu ve “ben, devlet, halkın ta kendisiyim.” der. Halktan aldığı güçle halkı sömürdüğünü ve yine halktan aldığı güçle zengini koruduğunu elbette söylemezler. Kimse de bunu sorgulayamaz, sorgulayan da vatan haini ilan edilir elbette. Tıpkı dini sorgulayanların dinsiz olarak cezalandırıldığı gibi. Hatta devletten önce halk keser cezasını. Çünkü halk sever kendisinden üstün güçler yaratmayı ve onlara tapmayı. Yani kısacası kendi kendimizi bilerek ve isteyerek tutsak ettiğimiz bir kurumdur devlet.
Her başlığına ayrı bir inceleme yazılmayı hak eden bu kitapta tüm başlıkların ortak konusu "insan". İnsan dediğin nedir acaba? Nietzsche yer yer şirin sözlerle insanın alçak yanlarına değinirken çoğu zaman da hiç acımadan, dolandırmadan vuruyor yüzümüze gerçekleri. İnsan dediğin eksik bir varlıktır. Tamamlanamamış bir yapboz. İçinde ki o eksikleri görmezden gelip en büyüğü, en üstünü, en ulu olmayı hedeflemiştir kendisine. Gözlerini yukarılara diken bu varlık her geçen zaman da gerçek insandan ya da Nietzsche'nin değişiyle "üstün insan" olmaktan o kadar uzaklaşmaktadır. İçinizde ki kötüyü yok sayarak, görmezden gelerek, onu içinizin karanlıklarına gömerek aydınlığa çıkamazsınız... Yüzleşin gerçeklerle... İnsanın en büyük düşmanı yine kendisidir. Önce kendini yenmelisin bu savaşta.
"Yükselmek istediğiniz zaman yukarıya bakıyorsunuz. Oysa ben, yükselmiş olduğumdan aşağıya bakıyorum."
Büyük ustanın kadınlarla alakalı düşüncelerine girip olumsuz etki bırakmak istemiyorum kimsede :) ama şunu ekleyeyim, kadınlardan yana yüzü hiç gülmemiş birisi olarak bu da onun eksik yanı olarak kalmış diyelim. Ne de olsa kendisi de durmadan tekrarladı; "insan aşılması gereken bir şeydir" diye. Nietzsche'nin de aşamadığı, eksik kaldığı yanı bu olmuş bence. Burada durumu yumuşatmaya çalıştığımı Nietzsche görseydi sen de alçaksın sırf konu sevdiğin birisi diye aklından esas geçen şeyleri karanlığa itiyorsun derdi. Üzgünüm Nietzsche insanlar çağımızda da "üstün insan" olmayı henüz beceremediler.
"Ne tuhaf ki Zerdüşt pek tanımıyor kadınları ama yine de haklı onlar üzerine söylediklerinde! Kadınlarda hiçbir şey imkânsız değildir, acaba ondan mı?" diyerek de itiraf ediyor tanımadığını.
İzin verin de uyandırsın Zerdüşt sizi rüyalarınızdan. Yıkılmaz dediğiniz putlarınızı bir kez daha yıkın günümüzde. Sırtınızda taşıdığınız kamburdan kurtulun. Yakın bildiğiniz tüm gerçekleri, yok sayın doğrularınızı... Kurtulun tüm ikiyüzlü yanlarınızdan... Yeniden yaratın kendinizi arıtın bedeninizi insani hırslarınızdan... Bu tutsaklığınız, bu zincirleriniz, bu görünmez duvarlarınız ağır gelmiyor mu size de? İzin verin bu karışık, kirli, çıkılmaz sandığınız patikalardan çekip kurtarsın sizi de Zerdüşt...
Ey insanoğlu eksiksin, eksikliğini gör. Savaş onunla...
Tam da beklediğim gibi zevkle okuduğum bir kitap oldu. Mutlaka okumanızı öneriyorum.
Keyifli okumalar 1k